BURN OUT






Burn out bir nevi " syndrome " ; bu ruhsal yorgunluğun giderek günlük yaşantımızı bir " sunami " misali , engel olamadığımız luzumsuz etkinliklerin birikimlerinin sonucu geldiğimiz bir halet-i ruhiyet .
Çağın gerekliliği mi diyelim yoksa bizi buraya getiren tesadüflerin birikiminden çıkan bir "addition" mu ? Doğru her şeye kolay ulaşıyoruz , "bilgi" elimizin altında , bir düğmeye bastığınızda , düşlediğiniz kitap bir gün sonra posta kutusunda . Ulatışım , iletişim , haberleşme , "virtuel " gönderi vs bilim- kurgu sinemasının bile üstüne geçti. Sokakta , metroda gördüğüm insanların kendi kendine konuşmasını ya da elindeki ufacık bir aygıtla olan ilişkisine de bir türlü alışamadım , karşı oluş değil ; asırlardır tek düze giden değişimine açıkca tanık oluyoruz , Kafka'nın Gregor Samsa misali. Oysa sanatı yapan ögelerin başında " mystique "bir kurgu vardır ; ressam atölyesinde ne kadar tekil se , tiyatro , sinema vs. o kadar çoğuldur ama yaratıcı eylem her zaman bireyseldir . Ben buna sanatın gizemi diyorum , başlangıçta olduğu gibi , bir yapıtın oluşumu sürecince yaşanan sancıları çeken bilir , kendimize saklarız bunları , sonuçta diyalektik bir dönüşüm sonucu ; resim , kitap, oyun , film olarak dışa çıktığında bile , başarılı ya da başarısız , insandan çıkan bir mesajdır , evrensellik aşamasına gelmiştir burda . Değerlendirme aşamasına geldiğimizde bence asıl sorun burada başlıyor ; neye göre değerlendiriyoruz ; daha önce yapılanlar mı , bu saatte hala "modern oynayanları mı , zevke , estetiğe uygun düşenleri mi ? Belki hiçbiri değil ; ne kadar desenden , pentürden teknikten yoksun tuvallerin günümüzün pahalı beğenisi adına kolleksiyonlara , müzelere girmesi de beni haklı çıkarıyor . Bitmez tükenmez müzeyedeler , sanata bir " boğuntu " yarattıklarından " habersiz bu işe soyunmuş , kendi varoluşlarında katiyen sanatla ilişkisi olmayanların sürekli bir " panayırı " olmuştur. İşte beni " burn out " um bu , kendime dönük yaptıklarım ister istemez buralarda yargılanıyor , bunun kendi çıkarlarına " şamata " yaparak kullananlar  , düzmece değerler adına " baş eser " ya da " ustalar " olarak bu panayırın kataloglarında " attraction " sayfalarını süslüyor . Böyle giderse öngörülemeyen bir bıkıntı yaşancağından hiç şüphem yok . Acaba bu yalnız bize mi özgü ? Şaşırtıcı ama dünyanın hiç bir yerinde her ay onlarca resim müzayedesi yapılmıyor ayrıca unutmayalım biz kendi bahçemizde oynuyoruz , yabancı çağdaş bir sanatcı göremiyoruz bu panayırda. Bu " girdap " a elimi kaldıramadığım sürece her kez kötü bir düş yaşayacağım şüphesiz , akan zaman ne gösterecek ?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM