Kayıtlar

Şubat, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yeni bir güne başlamak

Resim
Varoluşumuzda ne yaparsak yapalım beynimizin büyük bir ustalıkla yaptığı bir ikilem vardır ; an da yapılan hemen bir geri dönüş yapar ve daha önceki bir yaşanmışlıkla bütünleşir ki sinemeda  buna" back-graund " denir yani " geriye dönüş ". Eski , dingin günlerimizde bir pazar sabahı iştahla alınan bir kaç gazeteyi , çınar altı kahvesinde demli çay içerek okumak , sevdiğimiz köşe yazarları , karikatürlere özgün biriken merakımızı sindererek bir yaz denizine bakmak değil biraz önce yaptığım işlev ; bir tuşa bastığınızda karşınıza ülkenin tüm gazetelerini ilk sayfaları çıkıyor. Ani bir seçim yaparak alıştığınız bir gazetenin tüm manşet , haber ve fotoğraflarıyla diğer gazetelerinkiler hemen hemen aynı , haberin değerlendirmesine göre sağa sola vs. kaydırmak tek farklılık ; sanki bir tek kaynaktan iletilmiş , güne kötü başlamak için manşetler çok karamsar bugün " flaş "  manşetler :  FaceBook 'a sayfa açtırdığı için kocası tarafından öldürülen genç kadın

BRUEGEL'E YOLCULUK

Resim
Zaman su gibi akıyor , sanata ilgim , imge'nin hemen hemen olmadığı , dünya harbi yıllarından , Akademi'ye gelinceye dek olan süre. Bizi sanatın çekim alanına götüren dışa dönük etkinlik çok az , imge yok gibi , başka bir nedenle anlatmıştım ; çok erken bir yaşta babamım kitaplığından epey kalınca , içinde korkuyla karışık şaşırtıcı resimli kitap, uzun yıllar beni gizemine çağırdı ; kimsenin olmadığı bir an yakalar, bu resimlerin öyküsünü kendimce yazardım . Daha sonra Hilmi yayınevinin Hamdi Varoğlu çevirisiyle ve de Gustave Doré nin resimlediği " Dante Alighıerı " - Cehennem -Araf - 1938 yılında yayınlanmış bu kitabı hala saklıyorum .Alıcı gözüyle baktığınızda , 500 sayfalık bu kitapdaki resim sayısı 0n ya da onbeş ,  baskı tekniklerinin ilkelliğini , bir roprodüksiyon basmanın güçlüğünü ,  kağıt kalitesi vs. bizi sanatanın al benisine çeken hiç bir olanak yok. Nasıl oldu da , sonuçta buralara geldik!  Gustave Doré'nin ağaç üstüne gravür tekniğiyle yaptığı bu

BURN OUT

Resim
Burn out bir nevi " syndrome " ; bu ruhsal yorgunluğun giderek günlük yaşantımızı bir " sunami " misali , engel olamadığımız luzumsuz etkinliklerin birikimlerinin sonucu geldiğimiz bir halet-i ruhiyet . Çağın gerekliliği mi diyelim yoksa bizi buraya getiren tesadüflerin birikiminden çıkan bir "addition" mu ? Doğru her şeye kolay ulaşıyoruz , "bilgi" elimizin altında , bir düğmeye bastığınızda , düşlediğiniz kitap bir gün sonra posta kutusunda . Ulatışım , iletişim , haberleşme , "virtuel " gönderi vs bilim- kurgu sinemasının bile üstüne geçti. Sokakta , metroda gördüğüm insanların kendi kendine konuşmasını ya da elindeki ufacık bir aygıtla olan ilişkisine de bir türlü alışamadım , karşı oluş değil ; asırlardır tek düze giden değişimine açıkca tanık oluyoruz , Kafka'nın Gregor Samsa misali. Oysa sanatı yapan ögelerin başında " mystique "bir kurgu vardır ; ressam atölyesinde ne kadar tekil se , tiyatro , sinema vs. o k

ARAP İLKBAHARI

Resim
Son haber Katar Kraliyet Ailesinin satın aldığı Cezanne'nın "kağıt oynayanlar" tablosuyla ilgiliydi . Tüm müzelerin göz diktiği bu tablonun fiatı, dediklerine göre bir rekor : 250 milyon dolar ! Tabloyu satan Yunanlı armatör George Emricos ki ismini ilk kez duyuyorum , geçenlerde ölmüş oysa armatör Niarchos bu konuda daha tanınmıştı Van Gogh ve Gaugin kolleksiyonlarıyla. Demek armatörlerde para var ama beni satandan daha çok alan ilgilendiriyordu. Tesadüfen izlediğim Hotel Drout'da çok önemli bir İznik kolleksiyon müzayedesinde , Doha müzesi telefonla en önemli parçaları almıştı , aralık ayında da İstanbul'da bir satışta Osmanlı el yazmaları aynı müzeye gitti. Cezanne'a gelince : Geçen aylarda Palais de Luxemburg'da gördüğüm Cezanne Paris'de sergisinden de edindiğim , ilk resimlerinin gerçekten desenden ve pentürden çok uzak , karanlık , "subtilité" den yoksun acemi ve de resmin geleneğine aykırı , işte "modernizmin" tarifine yak

IH - L'AMOUR

Resim
                                  Bİ-HARAB-ABAD-I AŞKINDIR UNUTMA RAHM EDÜP                                   FITNAT'I GEL EYLEME DİVANE ALLAH AŞKINA Şair Fitnat Hanım ve Ahmet Mithad efendi 1878 de tanışıyorlar, daha doğrusu , Rodos dönüşü Tophane'deki Dilaver Paşa konağını yakınındaki evinden Kabataş'a taşınan Ahmet Mithad'ın komşusu , Bahriye mektupçusu Mehmet Ali efendi ve eşi Şair Fitnat Hanımdır. Küçük bir bahçeyle ayrılan bu iki konak ve bu bahçeye bakan iki pencere bir düş misali bir türlü varılamayan , yalnız gözgöze gelmekle oluşan bu olağan üstü bir arzu birikimi, sözcüklerin içeriğinde amacına ulaşıyor : ilk mektup Ahmet Mithad'dan şöyle başlıyor ;      " Yegane-i rüzgar , edib-i zerafet-şiar, şaire-i letafet - nisarım efendim , "  yanıt hiç gecikmeden geliyor ;               " Ma'ruz-ı cariyeleridir,                   Lutufnamenizi on dört gün , on beş gecedir okuyorum. Her okuyuşta başka bir lezzet buluyorum                  bir baş