Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ART BASEL / fuar - sirk - lüks alışveriş merkezi

Resim
Geçende dostum Ali Hatemi İsviçre'den telefon etti ; Art Basel'deymiş , izlediklerinin bana görsellerini göndereceğini söyleyince ve de bu konuda kendisini şaşırtacak çok şey olmamasına rağmen bu aktüel sanatın "absürt'ün" çok ötesine geçtiğini de ilave etti  Bildiğimiz , konuştuğumuz fakat göremediğimiz , örneğin Marina abramoviç'in Newyork-MOma yaptığı performance'ı  fuarda bir galeri tarafından satılıyor. Ederi ne kadar , bilmiyorum  . Başka bir uygulama ; Marina'yı İstanbul'a davet ederek bunu, sergi mekanına çıkan asansörde yapmak gibi bir projemiz vardı. giderek bu absürt karşısında , söylenebilecek tek şey ; sürekli tekrar ettiğim , benim bilincimdeki sanatın çoktan rayından çıktığı , "psychothéraphie"nin artık kliniklerde yapılmadığı , concept'in ; sözcük , desen ,pentür vs. olarak amacından saptırılarak işin kolaylığına yani herhangi bir jest'in , gestuelle'in , göstermelik luzumsuzluğun bir anlam olabileceğini , satı

artık gına geldi !

Resim
Artık ilgilenmiyecektim daha doğrusu yazmıyacaktım , görüyorum ki başkaldıran ya da tepki gösteren çok az, ilk kez kamu oyunda olsun , kişisel  eleştiride de odak noktası olmuştu bu tarihi mekanda şamata yapmak ! Ama yapanlar çok iyi biliyorlar , zamanla herkes alışacak ,  malum kafa yıkamak biraz zaman alır , yıkandıkdıktan sonra da acaba gelecek yıl  Chateau de Versailles'da kim bir performance yapacak diye meraklanırsınız.İşte yanıtı ,  Jeff Koons , Takashi Murakami , Xavier Veilhan ve Bernar Venet'den sonra Portekiz asıllı Joana Vasconcelos Versailles'ı şenlendiriyor. Artık KITSCH'ı yadsıyamıyacaksınız. LİLİCOPTERE Daha önce yazmıştım bunun  organizasyonunun nasıl yapıldığını , manupulationu ve arkasındaki kişilerin vitrini nasıl kullandıklarını . Milyarder kolleksiyoner François Pinot ve onun arka-plandaki yöneticisi Jean Jacques Aillagon herşeyi planladıktan sonra yerini , actüel yönetici Catherine Pegard'a bırakmıştı . Kimse bu gidişi önleyemez , yeni

Argumentum ad nauseam

Resim
Dostum Emin Çetin , gerçekten son kızgın adam ; gözünden kaçan hiç bir şey yok , sözlerini de gevelemediği için , bana sorduğunu , yazıma başlık olarak aldığım sözü açıklayarak gireyim ; latince , az ve öz bir tanımlama , " götürü bir haklı olmak duygusu " , " altatıcı bir kanıtlama " , " sophism " vs . çevrilebilir . Benim açıklamak istediğim ;  ister istemez kendi ön yargılamızın bizi saptırdığı bilinci bir türlü silemememiz. Şu kısa yaşantımızda - kuşak olarak- o kadar önemli sosyal ve  politik değişikliklere, kaymalara , ters-yüz ya da yok olma , dibe vurma , tüm bu fenomenleri yaşadık , izledik . Melih Çevdet Anday'ın deyimiyle , " ..kendi kendimizi geçtik " , bir gittik uz gittik . Sonuç olarak bir türlü anlayamadığım , sanatı sosyal yapıda genelleştirmek , Emin Çetin'in dediği " ...bu ülkenin insanlarıyla, toprağıyla , ruhuyla " alternative bir alışverişe sokmak. Hangi alternative , bırakın ülkemizi size yaşadığım Fransa&

OĞUZ ERTEN'LE SÖYLEŞİ/STAR GAZETESİ1 haziran 2012

Paris’in Modası Geçti, İstanbul’un Yıldızı Parlayabilir  (Oğuz Erten) Türk resminin Paris’teki sesi ve en önemli pentürcülerinden biri Utku Varlık ile Paris’i, sanat hayatını ve gündemi tartan, geleceğe projeksiyon sunmaya çalışan sanattan siyasete keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Paris öteden beri Türk aydınlarının Kabesi olmuştur. Ressamlar, yazarlar, cumhuriyetin ilk yıllarından buyana Paris’i hep sanatın merkezi, büyüleyici bir şehir olarak tarif etmiş, gıptayla bakmışlardır. Paris'in bu büyüsü hala sürüyor mu yoksa modası geçmiş bir mazi midir? Utku Varlık: Türkiye için de dünya için de Paris eski bir moda oldu. 20. yüzyılın başından II. Dünya Savaşı sonrasına kadar sanatın dünya üzerinde temsil edildiği en üst seviyesi Paris’teydi. Sonrasında Amerikalılar Yeni Amerikan resmini CIA desteği ile ortaya çıkartarak Paris’in merkeziliğini ortadan kaldırdılar. Buradaki en önemli nokta Amerika’nın gücünü sanatla göstermek istemesidir. Gücünü silahla göstermek istese ona

dalga geçildiğinizin farkında mısınız ? 2

Resim
Artist Wim Delvoye'yi uzun süredir izliyorum ; Belçika'lı olmasının yanı sıra , Jan Fabre'dan sonra Louvre'a giren bir performance sanatçı ; düşündürmüyor ama güldürüyor . Tekrar bu tür " contemporary " yi eleştirmek gibi bir amacım yoktu çünkü beni kanıtlayan hiç bir yanıt almadım ki Blog'un varoluşunun bir nedeni de dostlarımla , izleyenlerle bir dialog kurmamdı . Zorla güzellik olmaz , demek ki herkes bu şamatayayla hem-fikir . Geçen hafta aktüel sanat olaylarını izlerken gözüme şu haber ilişti : "..Delvoy'nın Louvre Müzesindeki performance'nın açılışına , kolleksiyoneri "zengin bir Türk " ve ailesi de katıldı . Burada şaşılacak birşey yok ; ülkemizdeki " conceptuel " salgınının ne boyutlara geldiğini daha önce yazmıştım . "Kediyi merak öldürür " derler , ben de bu kolleksiyoneri araştırayım derken , karşıma çıka çıka Dağhan Özil çıktı , Jan Fabre'la ilişkisini biliyordum ama bu "blageur Belçikalı &qu