DOĞUYA YOLCULUK 1

1 mayıs 2014 Tian Anmen Meydanı

Geçen yıl Hongkong'dan sonra belki bu kez Tokyo olabilirdi; bu merak gezilerini sürdürmek açısından ama yaşantımı yöneten ve kendiliğinden oluşan bir yol var, beni götüren; işte Kav Sanat Galerisi; Nermin Kılınçarslan ve galeri yöneticisi Şenay Yener'in deneyimli izinde, Prof. Kıymet Giray ve Ankara'lı "güzel" bir grup'la önce Shanghai ve sonra Bejing'e (Pekin) ilginç bir gezi yaptık; organizasyon çok başarılıydı, ilgi alanlarımız tarihi olduğu kadar sanat olduğuna göre, tüm etkinlikleri görmek olanaksız; daha önce rezervasyon yapılmazsa. Öncelikle çağdaş sanat, müze ve etkinlerine girmeden önce, herkesin duyduğu ve belki gördüğü bu iki kentte benim gördüğüm daha çok şaşırdığım mekanları kısaca anlatayım: İlk karşılaşma anlatılmaz bir "espace",  Çin üstüne ön yargılar ne olursa olsun bu boyut kurgusu sizi yanıltıyor; örneğin 1 Mayıs'da Tian Anmen meydanında olmak belki size "çoğul" kavramını doğrulayacaktır ama bu meydan, 40 hektar, 1651 yılında tasarlanmış ve gerçekleştirilmiştir, 1950 yılında ise 1 milyon kişiyi alacak duruma getiriliyor; tahminen o gün 500 bin Çin'li Mao'nun portresinin altında sizinle yürüyordu. Daha sonra Yasak Kent (Gu Gong), 70 hektar bir alanda 1406-1421 yılında yani 15 yıl gibi çok kısa bir sürede; 1 milyon işçinin gerçekleştirdiği bu sarayda 9999 oda ve salon bulunuyor. 700 yıl boyunca, 24 imparator ve ailesi örneğin 1420 ile 1644 yılları sürecinde Ming ailesi burada yaşamıştır. Kanımca görmeden düşünülemez bu boyut ve de Çin'in tarihi büyüklüğü ki 80 yılları sonunda Çin sinemasının konumuna girip, önemli yönetmenlerinin yaptığı filmlerden izlenebilir: örneğin 1999 da Chen Kaıge'nın " Hükümdar ve Katil", Zhang Yimou'nun "Eşler ve Metresler" 1991 ve de "Yasak Kent" 2007. Nedir; Çin'de  bitmeyen bir büyüklük duygusu? Paris'de Akademi yıllarımda, okuldaki 72 millet, o denli "kozmolit" yaşantımızda belki çok az çin'li vardı ama daha sonra Cite des Arts'daki yaşantımda ve de Paris'in yavaş yavaş bir "Chinotown" a dönüşmesinden sonra karşılaştığım Çin'lilerin anatomisini hala çözemedim; ülkelerine özgü "dechiffré" edilemeyen bir gizemi saklıyorlar; her zaman bir cam var aramızda, belki dilleri kendi ülkeleri, nerede olursa olsun bir Çin'linin görevi dilini aktarmaktır yeni doğana, diğer dilleri iyi konuşamamanın nedeni bu olsa gerek.
Yasak Kent
Çin'nin yakın tarihini ne kadar biliriz? Mao'yla içine kapanan, ölümüyle kapitalist dünyayı yönetmeye başlıyan bu imparatorluk, 20 yüzyıl başında ne durumdaydı? Napolyon 1816 yılında sürüldüğü St. Hélene adasında,  İngiliz büyük elçisi Lord Maccardney ziyaretine gelir ve Çin'i anlatır Napolyon'a, gözlem şaşırtıcıdır ve de daha sonra 1973 de Alain Peyrefitte'in yazdığı ünlü kitabının başlığı "Ne Zaman Çin Uyanırsa Dünya sarsılacaktır" sözünü de Napolyon söylemiştir o zaman. Erken yıllarda okuduğum bir kitap; Antoin Ziscka'nın 1936 da yazdığı "Gizli Pamuk Harbi" dünya harplerinin politik olmayıp ekonomik olduğunu, Çin'in 20 yüzyılın başında Avrupa tekstil endüstrisini  daha çok Fransa'yı nasıl perişan ettiğini anlatır. Bu seride Ziscka'nın yazdığı "Petrol Savaşının Kirli Tarihi", "Asya Kendini Yeniliyor-1960- Japonya'nın büyümesini anlattığı çok ilginç araştırmalardır. Çin'in bu büyük kentlerindeki göz alıcı albeni ve yeni mimarinin en çılgın gökdelenlerinin dibinde "Hutong"lar yani bu kentlerin 700 yıllık mahalelerinde yaşam hala aynı. Yeni  kentleşme adına bunları temizleyip, gelecek projelerinin gerçekleşmesi pek yakın değildir. işte bu tipik yaşama alanı; küçük bir avluyu çevreleyen odalar, "siheyuan", gri  kremit, dıştan içerisini görülmesini engelleyen bir duvar- kötü ruhları da kovar- ve kapılar genellikle kırmızıya boyanmıştır.

Hutong- sokak/Bejing
1949 dan sonra Mao'nun devletleştirdiği bu mahaleler hala o yılların içe dönük sefaletinin müzesi gibi geziliyor ama değişen bir şey yok; giderek liberalizmin ve iç turizmin yeşerttiği sokak satıcıları, ucuz yeme içme, bu olağan üstü kalabalığı  20-30 metrekarede her türlü imkansızlıkla; tuvaletsiz, banyosuz, mutfaksız, artiziyenle çekilen suyla yaşamaya devam ediyor. Çin'in nufusu kabardıkca ve ve bu kentlere göç olduğu sürece Hutong'larda var olacaktır.

Yonghe Tapınağı Beijing
Çin'de geleneksel inanç "Shenisme", İsa'dan önce 3 yüzyılda Shennong'un yaydığı ve de 1949 dan önce genellikle Han'ların bir inancıydı. Tıp'da otlarla tedavi de Shennong'un öğretisiyle uygulanır. Çin'de genel olarak Taoism, confiçyüs'den kaynaklanan ve onun filozofisiyle derinleşirken, parelel olarak Budism en çok uygulanan dinlerin başında gelir. Bejing'inen ünlü tapınağı Yonghe, bir Tibet Buda'sıdır ve de seremoni tibetli rahipler tarafından yapılır. Beihai parkının içinde perspektiv olarak en küçükten en büyüğüne; 26 metrelik - dünyanın en büyük, ayakta Buda'sı- ; kadar bitmez tükenmez


bir gezintiyi içerir. 1694 de Qing dynastisinde yapılmıştır ve kültür ihtilalinde korunmuştur.
Gerçekten "büyülü" bir gezi yapıyorsak, görülmesi gereken imparatorluk sarayları ve bahçeleri ve de tapınakları gezmekle bitmez; yalnız "Yazlık Saray" 290 hektarlık bir alanda olup, bunun yüzde 75'ini Kunming gölü oluşturur.
Yazlık Saray, Wan Shoushan -uzun ömür dağı- Kunming gölü
Yazlık sarayın tüm olarak gezilmesi olanaksız; Turizme açık bir kıyıdan ötekisine vardığınızda sarayın olduğu dağa ve de alana varmak için 728 metrelik, ilk bahar, yaz, sonbahar, kış konumunda 30 bin resimle süslenmiş bu uzun koridor, öbür yandan bu adanın bağlantısını yapan 150 metrelik taş köprünün parmaklıkları da 500 aşkın taş aslan oyması motifle süslenmiştir.
Bence Çin'i simgeleyen en önemli fenomen " Çin Seddi'dir". Şunu söylemek gerek: insanın varoluşunda doğanın değil,  insanın doğaya müdahalesi adına,  megolomani olarak yargılayabileceğimiz bize kalan en gizemsi anıttır. İsa'dan önce 3 - 17 yüzyıl yapımı süren, bir çok kez yıkılıp yeniden yapılan, bugün 8.851 km. ama gerçekte 21.196 km. dağları ve nehirleri geçip Gobi çölünün kumlarına uzanan bir "sanrı" bir "fantome" :


yalnız Ming dynastisi süresince 6700 km. yapılmış, yüksekliği 9 - 10 metre, genişlik 7 - 10 metre teknik olarak: sıkıştırılmış toprak, taş, ağaç, kremit, granit, kireç. Kum'a ayrıca pirinç unu karıştırarak bugün kullandığımız betondan daha kuvvetli bir harç kullanıyorlardı. Yapılan hesaplara göre 300 milyon metrreküp toprak kullanılmış. 1.5 milyon esir, mahkum, asker, köylü ölümüne çalıştırılıyor ve de tüm taşımayı elden ele, eşekler ve tırmanılacak yerler için keçileri kullanmışlar. Geçen yıl Quihuangdao'da arkeologlar 51 tane fırın buluyorlar ve teknik adına  çok ilginç bulgular ortaya çıkıyor örneğin bir tuğlayı "glacé" yapmak için; piştiğinden hemen sonra konik fırının üstünden içiriye soğuk su akıtmak vs. Tüm argümanları ortaya koysak bile, gözlerimle gördükten sonra o çağda  hiç bir olanak doğanın en acımasız zirvelerine bu duvarı yapamaz. Kaops pramidi, Incas, Maya tapınakları vs. yanında "yapılabilir" kaldığı sürece kendi adıma bu gizemi saklıyacağım.
Benim gözümden Çin seddi - mayıs 2014 Bejing




































Yorumlar

  1. Bu yapilar bize muhendisligi gecmisi ve gelecegi hakkinda da ipucu veriyor kanimca. Statik, dinamik ve mekanik, yuzyillardir mimari ve endustriyel uretimlerde basrol oynayadursun; son yuzyilin kuantum fizigi acilimi ile buna katilan elektronik ve bilgisayar muhendislikleri artik 'game changer' oldu.
    Bu muhendisligin ana ozelligi ise, her yeni bulus ve uretimin, bir oncekini basamak olarak kullanip sonra da onu silerek, yok ederek surekli yeniyi olusturarak devam etmesi. O yuzden bin yillik statik ve dinamik muhendisligi urunleri hala kalici iken, onyil oncenin elektronik/digital muhedisligi harikasi dedigimiz urunleri bugun cop.

    YanıtlaSil
  2. Tüm bunların düzgün bir alanda uygulanabileğini düşünürsek bir aşamada "savoir faire" bilgi bir kalıtım, örneğin Mısır'ın gizini çözdük; bu tonlarca taşı kumun birikimiyle taşıyoruz! Ama benim çözemediğim, yürüyerek bile aşamadığımız bir dağın "sırtına" bu duvarı kilometrelerce yapılaştırmak!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM