OKUMAK BİR BAŞKA YOLCULUKTU
![Resim](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnfFAnK_nvJJQ3UaN7MDtFIa15tO7IUwOWAEVpADhOYEj2tuzjU3_on9_zqs56ztFdIF8T3L7Vf3KO5OggOfInP3Tr_w0Lmlodmn77_cbfiV_e-ji6ctQjmHHEqXl_tFAarkMqR5sm4Lc/s1600/Nume%CC%81riser.jpeg)
Yine çok erken yıllar, kitapcı Remzi bey karanlık kitabeevinin kasasında; babamı görünce ayağa kalkıp selamladı, beraberce bir sigara yaktılar; ne konuşuyorlardı anımsamıyorum ama tek tek kitaplara dokunmak, içinde resim var mı diye bakmak, başlıklarını okumak ve daha sonra kırtasiye bölümünde hala kokusunu anımsadığım "Hard Muth-Koh i Noor" markalı silgileri koklamak, renkli kalemleri parmağımla dokunarak denemek, tekrar kitaplara dönmek ve bu kez kitapları açtığımda burnuma gelen kağıta sinmiş baskı ve rutubet kokusu aklımda kalanlar; özellikle o yılların üçüncü sınıf, hafif saman rengi, gramajı ağır kağıtlar bugün bile bu kokuyu saklıyorlar. Kitap hemen alınıp okunamazdı, önce bir açacak; çakı, bıçak, cetvel ya da parmakla katlanarak basılmış sayfalar kesilerek açılır yani 200 sayfalık bir kitapda 20 fasikül varsa, 50 sayfayı açmak gerekirdi. Okumak faslı başladığında en büyük süpriz; gözden kaçmış, açılmamış bir kaç sayfa! Sinirlenip ya da üşenip parmağınızla açmışsanız,