SİZİ ŞARAP İÇMEYE ÇAĞIRIYORUM
Ülkemizde olumlu değişimlerden belki en önemlisi devletin Tekeli özelleştirmesi olmuştu. Oysa bu devlet sektörüyle büyüdük, 40 yıllarında okullarda "yerli mallar haftası" yapılırdı, masaları genellikle meyvalarla süslerdik ve de tek övüncümüz bu devletin ürettiği; kumaş, ayakkabı vs. olmasına rağmen tekel'den söz edilmezdi; o babalarımızın , o yılların dingin Anadolu kentlerinde unutulmuş aydınların "nostalji" masalarının içkisini yapardı, bilmiyorum ötekileri ama babamın tek çıkış yolu kitaplar ve bir kaç kadeh rakı ! Tekel'in şaraplarının gözde olmamasının nedeni açık; bugüne göre çok daha laik bu cumhuriyet yılları bile "islam"ın bu kutsal içkiye yaptığı baskıyı silememişti, şarap; bektaşi'nin kafayı bulduğu, sarhoş'un içkisiydi. 50 - 60 yıllarında içtiğimiz tekel şaraplarının içinde en popüler olan "Güzel Marmara"ydı; bu şarabı tarif etmek gerekliyse : Fransız'ların " piquette" dedikleri, en ucuz, kötü bir şarap olarak tanımlamak doğru olur, o yıllarda kim içmemiştir bu şişesi depozitli ve ederi bir lira olan şarabı.İşte bu özelleşmeye kadar elimizden geleni yaptık bu kutsal içkiyi lanetlemek için. Son yıllarda şarap sektörü kaliteye varmak için ne yapsa, devletin bunu engellemesi için sürekli olarak koyduğu taxe'larla başedebilmesi güç. Türkiye dünyada çok az ülkenin sahip olabileceği; iklim ve toprak olarak, Fransa'ya benzerliğiyle, çeşitlilik olarak, şarabın gerçek ülkesi olabilirdi. Ne yazık göçerek geldiğin, yerleştiğin bu bereketli toprakların ne tarihinden ne de onun nimetlerinden hiç bir zaman haberin olmayacak! Hitit Lykia kenti ( İ.Ö. 8 yüzyıl ) kaya kabartmada; bereket tanrısı kimliğinde, fırtına tanrısı Tarkhun/Sanda, Tuwana beyi Warpalawas, tanrının başında ve kemerinin arkasındaki yazıt: "..ben küçük bir çocukken, buraya asma fidanları dikmiştim, tanrı onları korudu, şimdi üzüm veriyorlar."
![]() |
İvriz kaya kabartması / Tanrı Tarkhun ve Tuwana beyi Warpalawas İ.Ö. 8 yüzyıl |
![]() |
EN ESKİ ŞARAP KÜLTÜRÜ İ.Ö.2 BİN HİTİT-HATTUŞA |
belki bu antik içki bugün içtiğimiz şaraptan biraz değişikti ama onun evrimini değil, gizeminden yola çıkarsak çok uzun bir gezi olur; şarap yolunu sürersek dünyayı dolaşırız.Tüm bu şarapların içinde, renk ve tad olarak bizim tam olarak farkına varmadığımız bazı şaraplar vardır: Her toprak şaraba başka bir renk, başka bir tad verir; Bir zamanlar Tekel'in ürettiği Buzbağ, Elazığ, Öküzgözü üzümlerinden yapılırdı ve de bugün özel sektöre geçerek kalitesi de yükselen bu şarabın tadı kadar renginin tarif edilemez olması onun gizeminin bir simgesidir. Geçen aylarda Münir, Semra ve Genévieve'le Nemrut dağına iki şişe Buzbağ'la çıkıp Fırat'ın ötelerinde Elazığ'a "Öküz Gözü " bağlarına baktık.
Geçen yıllarda Sicilya'yı dolaşırken önce Yunan Mabetlerinin en görkemlisi Segeste'ya yolumuz düştü :
mabetin önündeki zeytin ağacı 2 bin yıllıktı, mabetin olduğu tepenin yamaçlarındaki bağları merak ettim; rehberin dediğine göre bağlar da zeytinler gibi beraberce zamanı aşmışlar, tarihe bir yolculuk yapmak istersem; yamacın arkasında gözükmeyen köye gitmemi ve de onun küçük kahvesinde bulabileceğim Segeste şarabını tadmamı önerdi. Köylüler kendilerine ve de benim gibi oradan geçen meraklılarına yaptıkları bu şarabı yaşamların bir simgesi gibi almışlar, çok ilginç; bağların kimliği hiç değişmemiş, toprağa el değmemiş, onun üzüme verdiği "nektar" sizi sanal bir yolculuğa çıkartıyor, anlatılamaz bu. "Esrik şarap gezisi" Etna'ya kadar sürdü:
Etna volkanı denize önemli bir kent olan Catane'la bakar ve de bu kıyı boyunca yolunuz Teormina'ya düştüğünde, başka bir antik kentle karşılaşırsınız. Etna'nın öbür yüzü; volkanın ucuna kadar korkusuz yerleşmiş köyler ve onun bereketli toprağındaki bağlar, size bu antik Etna şarablarını sunar. Bu volkan şarabının tadı tarif edilmez. İşte "irreel" bir anı: bu kıyıda bir motelin limon bahçeleri içinde bir gece, yıl 1994 ; Etna o gece gerçekten çıldırmıştı, her patlamanın ışığı bir alarm fişeği gibi bahçenin limonlarını akıl almaz ışık oyunlarına, fantastik görüntülere büründürürken, o gün o köylerden aldığım Etna'nın en güzel şarabı "La Vigna Bosco" içiyordum, nasıl anlatılır; üstüne giderseniz bir gün hayalleriniz gerçekleşir, o gece "gerçeküstü" gerçeğe döndü ve bu nadenle bir gün ölürsem "gözüm Etna'da kalacak"