OXYMORE / KATEDRAL
Karanlık ormanlardan, yalnız hışırtılarını duyduğum, göz alabildiğine uzanan buğday tarlalarının yol kesimine çıktığımda, üstüme yağan çiğ, geceyi daha da dayanılmaz hale getirdi. Beni yol kavşağında bırakan kamyon şoförü; "..bir kaç kilometre yürürsem, Köln'nün ışıklarını göreceğimi" söylemişti ama Almanca'dan çok elleriyle konuşmuştu, ne kadar anlamışsam! Birden uzakta beliren bir ışık süzmesi bana bir umut vermeden o hızla kayboldu; aniden arkadan gelen bir kamyonun gürültüsüyle umutlanıp, elimi kaldırmadan; ıslak asvalttaki tüm suları üstüme püskürtüp, hızın verdiği soğuk dalgayı bir şamar gibi yüzüme vurdu kamyon. İşte bu kez sırıl sıklam, çaresizlik içinde desen ve gravürlerimin olduğu kartona üstümde ne varsa sardım. Belki açlık; içimde bir titreme, çiğerlerimi sökecek, beni alıp o karanlık tarlalara savuracaktı. Yine yürüyorum, o uzaklardan kayıp giden ışıklar da yok oldu; yolun silik çizgisine gözüm alıştı. aman yitirmemek. Güzel şeyler düşünüp korkumu dağ