Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SANATIN (BİR TÜRLÜ ANLAYAMADIĞIMIZ) ANLAMI

Resim
           BU YAZI 19 ARALIK 2021 TWİTTER'DE "SON İNSAN" INTERNET DERGİSİNDE  DERGİSİNDE YAYINLANMIŞTIR.                              SANATIN (BİR TÜRLÜ ANLAYAMADIĞIMIZ) ANLAMI “Artam Antik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Artam, koleksiyonculardan derlediği birbirinden değerli İstanbul resimlerini 40. yılına özel bir sergide buluşturdu. Tam 40 yıldır sürdürdüğü müzayedecilikte birbirinden değerli ve gizli kalmış kimi eseri gün yüzüne çıkarmayı başaran Artam, Türkiye’nin kültürel değerlerine sahip çıkacak bir bilinç oluşturmayı kendisine ilke edindiğini söylüyor. Sergide sanatseverlerle buluşacak eserlerin bazıları uzun yıllardan sonra ilk kez görücüye çıktı.”                                                                                         Halil  Paşa                                                                                      Hoca Ali Rıza                                                                                                                     

ENSELM KIEFER / SANATTA "ÇILGIN MEGOLOMANİ"

Resim
 Görüş açımızı ve aklımızın boyutlarını zorlayarak, paranın gücüyle bize “empoze” edilen “sanat” her durumda saptırılıyor ve artık şaşırmıyoruz! Büyük bir “show”dayız ve her şey çığrından çıkmış durumda, mantık artık işlemiyor; yaşama boyutları daraldık ca, endivüel histeri boyutları başını almış gidiyor ama amacın ne olduğundan kimsenin haberi yok! Geçenlerde yine bu konuya değinmiştim: “…Tüm bu sorunlar giderek "accumulation", - birikme ve yığma - gerçeğiyle karşılaştığında, ileriye dönük, bizi bekleyen "kaos" dan kimsenin haberi yok. Paranın açılımıyla sürekli alınıp, bir gün değerini ölçebileceğimizi sanarak depolara yığdığımız "sanat eserleri, kendi kendilerini yok etmeden kanımca çöp olarak kaderlerini bulacaklardır. Örneğin: Louvre müzesini Fransa'nın kuzeyinde Lans kentinde de açtılar ama gereken sükseyi bulmadı. Belki Arapların para boyutlarına ulaşamadığı için. Konu müzenin açılımı değil; Paris Louvre müzesi, asırlardır depolarında biriken 230 bin

MOR ÖTESİ DOSTLUKLAR 2

Resim
  MOR ÖTESİ DOSTLUKLAR 2 Geçenlerde Yahşi Baraz WhatsUpp’dan iki görsel göndermişti, imajlar nasıl çekilmiş se karanlık ve anlaşılması güçtü ama ben kanımca 1976 yaptığım bu iki resmi anımsadım; bana bunlarım benim yaptığımı kanıtlamamı istiyordu; ben de daha net çekilip, göndermesini istedim; gönderdi ilişikte benim imzamı gerektiren bir belgeyle; ben de imzalayıp yanıtladım. Bu resimler kimden geliyor, amaç ne, kendisi mi alıyor; katiyen bir bilgi yok! Bugün yine Yahşi’den bir mesaj ama bu sözünü ettiğim resimlerle ilgili değil, gönderdiği video, Prenses Fahrel Nissan Zeid’in Ürdün’de bir yaş gününde çekilmiş, akordeonlu anlamsız bir gönderi; sinirlendim! Benimle dalga mı geçiyor? Alışmıştık: resim satış trafiğinin en sıkışık olduğu dönemlerde Yahşi Baraz’ın müzeleri, büyük koleksiyonları donattığı yıllar; resimler bir ışık hızıyla dağıtımda; işte o yıllar resimlerin kimliği konusunda kimse kafa yormazdı ama ne zaman müzayede satış evleri, koleksiyon, retrospektif endişeleriyle resim

IMMORTELLE - ÖLÜMSÜZ / Bir filmin öyküsü

Resim
                                                                                Utku Varlık ve Kürt Neco 1960’lı yıllarda Beyoğlu’nda, genellikle Emek Sineması’nda özellikle Fransız sinemasının en iyi dönemini kapsayan seçme filmleri görme şansımız oldu; genellikle Avrupa sineması da diyebiliriz. Nedeni: Türkiye sinema borçlarını ödeyemeyince Amerika’nın koyduğu ambargo sonucu bir iki yıl Amerikan filmleri piyasadan çekildi. 1960 yılları Avrupa sinemasının en güzel yıllarıydı, belki bir tesadüf; iki yıl boyunca Fransız, İtalyan ve İngiliz filmlerini gördük. İşte bu süreçte Alain Resnais’nin “Geçen Yıl Marienbad’da” çok değişik anlatımı ya da absürt visionuyla, bilmiyorum neden, bizi çok etkilemişti! Bu sinema yine o yıllarda anlatım olarak Michellangelo Antanioni’nin “Gece” filmiyle eşleşir; entelektüel, eşi çok az görülebilen, kültüre bakışı en yatkın bu sinema dili ne yazık, bir süre sonra kendini ticari amaçlı bir sinemaya bırakacaktı. Alain Resnais’nin “Geçen Yıl Marienbad’da” film

CAMERA OBSCURA: NAZIM'I RAHAT BIRAKIN!

Resim
  Gün geçmiyor basında bir haber: Nazım’ın yaşantısı sinemada! Neymiş: “biographique” bir senaryo;  şairin bir dönemi;, hapis, kaçış, Moskova vs. Her ne kadar sinemaya özgü tüm fragmentlerin albenisi bir filmin yapımı için önem taşısa da, işin ne kadar güç olduğunun farkında değiller.  görsel olarak 50 yılları ötesine gidiyoruz; işte o Türkiye, yalnız o yılların bir kırıntısını yaşayan çok iyi bilir - örneğin ben - ki o mekanları artık stüdyoda bile kuramazsınız, kişileri benzetme, giydirme, kuşatma, konuşturma; dünyanın en güçlü sinemalarının bile beceremediği  güçlükler; bir kişiliği yaşadığı dönemiyle anlatmak! Bu konuda o kadar kötü örnekler var ki, belki vazgeçmek en iyi yöntem! Örneğin şimdiye kadar yapıllanlara da baksalar yine vazgeçmek içim bir neden olabilir; yürekler acısı Fikret Mualla filmi: “Renklerde Kaybolan Hayat”, komikten öte, bırakın Fikret Mualla’yı, en çok şaşırdığım Neyzen Tevfik’i Bedri Baykam oynuyor; Kutsi Ergüner’e bir peruk yeterdi; hiç olmaz sa ney’in nasıl

CAMERA OBSCURA: UÇAN HALIYLA "CONTEMPORARY İSTANBUL'" UN NEW YORK SEFERİ!

Resim
 - Şimdiye dek "kendi yağıyla kavrulan "Çağdaş Türk Sanatı"  - contemporary etiketiyle  - ilk uluslararası çıkartmasını New York'a yaptı; belki anımsarsınız geçen yıllarda buna benzerini Londra'da yapmışlardı, hiç unutmam Hasan Bülent Kahraman'nın mutluluğunu, bir milyarderin evinde  ve de onun oğluna İstanbul Bienalinde kürotörlük sözü verilerek ve de "Frieze London" a katılmak sözleriyle! kanımca olmadı ama Akbank'ın yardımlarıyla, Ali Güreli bu kez kararlı; bu 70 milyarlık pazardan onlar da payını alacak! Hiç düşündünüz mü konu ne, ne alıp ne satıyorsunuz, nasıl olur çarpma çırpma tuvaller, bir takım enayice heykelimsi objelerle kimi şaşırtmak; farkında değiller artık mide bulandıran bu fuarların sonuna  yaklaştıklarını ama bitmeden biraz daha göz boyayalım, virtüel bir para dönüyor ortalıkta, sanata yatırım yapın! Sonunda her şey sözde kalacak bilesiniz: bu  şişirme "illusion"u sana yedirmezler; aynen "Contemporary Kongo"

CAMERA OBSCURA: YAŞANMIŞLIKLAR - BİR TAŞLA İKİ KUŞ

Resim
  Gerçekten birine bir kötülük mü yapmak istiyorsunuz, oturun , onun “biyografi” - yaşam öyküsünü yazın; dikkat yazdığınız kişiyle bir ortak yaşanmışlık söz konusu ise, genelde bunun çaktırmadan bir hesaplaşma olduğu düşünebilir; çünkü bunun örnekleri çoktur! Bu anlatacağınız kişilikle o yaşantıyı paylaşmadınız sa, bu gözlemi onu iyi tanıyanlarda arayacaksınız; işte bence en güç kurgu bu, geçmiş zaman çaktırmadan gereken “erozyon”u yapmıştır, farkında olmadan onun çekim alanına giriyorsunuz ve “deforme” oluyor! Bugün ınternet ne kadar olanak sağlasa da, herseyi gerektiği gibi belgelemek güç; yaşanmışlık anılarda bulut gibi uzaklara gitmiş, belki soluk bir fotoğrafa sığınmıştır; çünkü öyle yaşadık. Sibel Oral’a gelmeden, yine geçen yıl bu konuda katıldığım başka bir kitabın öyküsünü anlatayım: Kaya Tanış’ın Hayalet Oğuz üstüne yazdığı “BURASI ORASI DEĞİL”, onun yaşam öyküsü, belki bir deneme! 60 yıllarının İstanbul’undaki yaşantımız yer yer su yüzeyine çıkıyor ve de bugünlerde en aktüel