SÖYLEŞİ: UTKU VARLIK - ŞEYMA TUNA DİNÇ / @Sanat İlhamlı Blog

RESMİN ÜSTADI UTKU VARLIK İLE SÖYLEŞİ Utku Varlık 1942 Türkiye doğumlu Sanatçı; 1961- 1966 yıllarında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Sabri Berkel atölyelerinden mezun. 1970 Paris de Ulusal Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda eğitim alan Sanatçı, günümüzde Paris’teki atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir. Figürü kendine has yorumu ve boyalarındaki ahenk beni alıp başka diyarlara götüren ender Ressamlardan. Sanat Tarihine yakın tanıklık ve onca uluslararası bir çok ülkede eserleri sergilenen Utku Varlık ile Sanat İlhamlı okuyucuları için çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
Merhaba Utku Bey, Ressam olmanın dışında aynı zamanda yazarsınız. İlk kitabınız Zero Hipotez Fragmanlar dışında ikinci bir kitap ne zaman geliyor?

 

Utku Varlık: Covid ve sonrası başka özel nedenlerle yazıyı bitiremedim, oysa kitabı bu 2022 sonbaharı olarak düşünmüştüm. “AZİZ’E DAİR”; kitabın adı 1995 yılında yitirdiğimiz yakın dostum Aziz Çalışlar üstüne anı ve yaşanmışlığa özgü bir denemeyle başlıyor ve de yine Zero Hipotez ‘de olduğu gibi “naration”, insan portreleri, gerçek yaşanmışlık!
 



 Yakın zamanda hayat arkadaşınızı sonsuzluğa uğurladınız, öncelikle başınız sağ̆ olsun. Eşiniz Geneviève için yaptığınız tablo çok güzel tablonun bir hikayesi var mı?



Utku Varlık: Öyküsü ne olabilir; Karacaoğlan’ın şu harika dizesi gibi: “...Yürüdüm acıya özümü kattım” Daha güzel anlatılamaz. Acı ve ölüm sanatta o kadar çok anlatıldı ki: Daha tinsel bir açıdan “Les Vanites” - sen de bir gün öleceksin - : Sembol bir kurukafa, tükenmekte olan bir mum, ışığın sessizce dokunduğu objeler – sembol – belki sözcüklerle daha derine dalarsınız ama “ışık” söz konusu olduğunda bu “eski resmin ışığı” beni kendine çekmişti, bir pentür için vaktim yoktu, desen bence kanımca onun ve bizim yaşadığımız acıyı bir gönderiydi. 



 Çok güzel bir aileye sahipsiniz. Alex ve Daphne adında yetişkin evlatlarınız var. Küçükken çocuklarınız da babaları gibi sanatçı olmak istediler mi? 

 Utku Varlık: Onlar atölyede doğdular, bu harika mekan her çocuğun bir düşü olabilirdi ve de onlar da her çocuk gibi okulda ve evde çocuk dünyasının sınırsızlığını içeren resimler yaptılar. Bu dünya yeni yetme yaşlarıyla değişime uğrar, kaybolur ve ona karşı koyamayız; Örneğin bir çocuk çok erken yaşlarında bir piyanist olarak yetiştirilebilir ama ressam olarak değil; resimde üstün kabiliyetli çocuk yoktur. Oğlum avukat oldu, kızım da fotoğrafa yöneldi ama bir sanat ortamında büyüdüler; bu ortamın duyarlılığıyla...

Klasik bir soru olacak biliyorum ama sormak istiyorum; Sanatçı olunur mu doğulur mu? 

 Utku Varlık: Bir “indivüdü” doğduğu ortamın şartlarıyla büyür, başlangıçta genler aktif değildir yalnız beynin neronlarının o akıl almaz synergisi (sinerjisi) ona bir süre sonra dış etkenlerin yardımıyla bir varoluş oluşturacaktır; yönlendirme buradan başlar, duygu alanlarının oluşması, merak kapılarının açılması gibi! Kültürel alanda büyüyen bir çocuğun ilerde sanatçı olma şansı, bir peyzajda koyun güden bir çocuktan çok daha fazladır! 

 Anneniz matematik okumanızı istiyormuş. Siz de daha sonra matematik bölümünden Güzel Sanatlar Akademisi Resim bölümüne geçiş̧ yaptınız. Türkiye de aileler çocukları için toplumda daha yaygın meslekleri okumalarını istiyor. Çocukların ilgi ve yetenekleri doğrultusundan eğitim almasını sağlayan aile, eskiye göre daha bilinçli ama ne aile yapısında ne de eğitimde hala istenilen noktada değiliz. Uzun yıllar Fransa da yaşayan biri olarak Fransa eğitim açısından nasıl? Ailelerin Sanat Eğitimine bakışı vs. Nedir ? 

 Utku Varlık: Annemin beni bir süre engelleme çabası, bir anne olarak o yıllarda sanatçı olmanın, “bohem” yaşamak anlamına gelen yanlış bir algıdan kaynaklanıyordu. Babamın şair, yazar, eğitimci oluşu, belki alkole düşkünlüğü, daha çok erken 47 yaşında ölümünün ona bıraktığı izlerden olsa gerek; benim geleceğimi korumak isteğinden başka bir anlam da taşımıyordu; Akademi’deki üçüncü yılında, resimde Ahmet Andiçen Büyük Ödülünü aldığımda ve fotoğrafımı gazetelerde görünce, benden özür diledi, çok duygusal!



 Bugün sanat ve sanatçının var olma ve yaşama şartları çok değişik ama geleceğe karşı korku ve endişe adına değişen çok az bir şey var, tüm dünyada bu böyle, aile yapısı ve ortamı da öyle. Ülkelerin kendi aralarında ekonomik zenginlikleri söz konusu olsa bile, gelecek her zaman net değil!

 Utku Varlık: Sanat artık bir tabu da değil, onu “Contemporary” adına tek düze bir anlamsızlığa getirenler, gizemini yok etme çabaları, okulu ve öğrenmenin gereksizliğini büyük fuarlar ve bienaller yaparak sergileyenler, artık bıkkınlıktan öte bir kurgu taşımıyorlar! 

 Hepsi çok önemlidir mutlaka ama sergilerinizde yeri ayrı olan var mı?



 
Utku Varlık: Sergilerim hep isim içerir, nasıl şiire, romana, filme vs. Verilirse öyle; Bozlu’ da yaptığım dört sergiden önce yine İstanbul’da “Garaj of Art” galerisinde yaptığım “ephemere” sergisinde büyük tuvaller boyamıştım, hep aklımda kaldı! Resimlerinizi oluştururken en çok nelerden ilham alırsınız? 

 Utku Varlık: Sanat bir “alış – veriştir”, sizin merak alanlarınızda ne geziniyorsa, bir süre sonra yaptığınız resme, yazdığınız yazıya yansır; bir “duygu dialogu” dur. Bu ve sanatçının tavrına göre değişime uğrar örneğin benim şiire olan yatkınlığım resimlerimde açıkça görünüyorsa demek şiiri ve şairleri izliyorum. Paris de yaşamam bir tesadüf değil, çok uzun yıllar önce ülkemizin kültürel alanda sığlaşması, kültürel iletişim zorlukları, beni oradan uzaklaştırdı; yani günümü izlemek ve de müzelerden sanatın, resmin kaynaklarına varmak adına

.


 Utku Varlık: Sanat bir “dışa” vuruştur: varoluşumuzdaki duygu adına biriken algıların, “distiller” edilerek başka bir dil yaratmak; resim, müzik, yazı, sinema vs... Örneğin mağara devri: korkuyu, açlığı, şaşkınlığı, dış dünyayı dışa vurarak bir kurgunun ötesine geçmek arzusu, insanın bu gizeminin ilk belirtileridir. Aşkı, doğumu vs. İdol’lar yontarak açıklar. “Hayal Müzelerim” dediğiniz bazı şehirler var. O yerleri bir de sizden dinlesek? Utku Varlık: Bunu dediğim yıllar biraz uzak, dünyanın ve coğrafyanın gizemi olduğu yıllar, Google’ın olmadığı yıllar. Bugün her şey elinizin altında; bir müzeye, bibliotek’e, anısı olan her yere uzun seyahatler yapmadan, para harcamadan en iyi şekilde varabilmek! Kitabımda eski Avrupa’yı gezerken, bir müzeye girerken ki kalp çarpıntımı bugün yaşamam güç! Her şeyin dijitalleşmesi fiziki olanın büyüsünü bozuyor gibi ama umarım daha da sanalın gerçeğin önüne geçmesine izin verilmez. Mekanların ruhuna inanan biriyim bende...

 İşte Sanatın yetenekten çok meta olarak bakıldığı şu zamanlarda sanatçılar ve Sanat İzleyicisi nasıl bir yol izlemeli?

Utku Varlık: Hemen hemen her gün Twitter’da bu konuya değiniyorum: bizim kafamızı yıkadılar, sanatın yatağını değiştirler, onu saptırıp, dilini, tekniğini değiştirip anlamsız bir “banalité” oluşturdular! Bu paralarıyla sanatı yönetenler; müze sahipleri, enayi koleksiyonerler ve de onlara tüm bu anlamsızlıkları satarak sanatın ticaretini yapan müze tacirleri! Bilmiyorum ne diyebilirim fazla! Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim. Kendi adıma sizinle bu söyleşiyi gerçekleştirmekten dolayı onur duydum.




 
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı okuyucularımıza? 

 Utku Varlık: Size hazır olarak verilen, gösterilenden çok kendi ufuk çizginizi kendiniz saptayın, resim öğretilmez, içinizdeki yeteneğin dışa vuruşundan yine siz sorumlusunuz, merak kabinelerinizi yine siz oluşturacaksınız: okumak, bakmak ve görmek! Söyleşi : Şeyma Tuna Dinç © Sanat İlhamlı Blog [ Art&Culture online Magazine] artinspirednotes.blogspot.com




Yorumlar

  1. Kendi adıma çok keyif aldım sohbetinizden. Hala bizlere ilham oluyorsunuz. Sizden öğreneceğimiz çok şey var.🙏💙 İnsanlık dediğimiz şey bir düş ve o düşün içinde kendimizi var etme cesareti mühim olan! işte o cesaret! Sizin gibi sanatçılar ile bize ilham kaynağı...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

ŞARLATANLIKLAR - 1 /. SPERMAN