Karşılaşmalar 2 ; Çağdaş Sanatın " BİZANS " Saraylarında !

Bu güne kadar bir konuyu ya da bir varoluşu kabullenmem ; bana ulaşan veriler ( argument ) , döküman, yaşanmışlıklarımın ikna edici " varsayımı " sonucu oldu . Dozuna göre yargılarımda değişikler olsa da genelde bir şok yaşamadım düne kadar. Şimdiye dek anlattığım "Nababların" özel hayatlarına girmedim hep vitrinlerinden izledim onları. Şu gün İstanbul'da yaşadığım , bana özgü "agressivité" yi , kafa tutmak ayak-üstü hesaplaşmak ve de benim Don Kişot benzeri ; karşımda da büyük bankaların çağdaş sanat adına kurdukları , benzeri az görülen " Kavramsal Sanat Değirmenlerine " saldırmaya benziyordu. Dostum Ali Hatemi'nin bu kez bizi götürdüğü yer : Garanti Bankasının , Bankalar caddesinde eski osmanlı Bankasını restore ederek kurduğu SALT GALATA ; görsel ve maddi kültürde kritik konuları değerlendiren  genelde saray görünümüne rağmen bence daha çok bir KAFKA dünyasını anımsatıyor . Bana gönderdiği mesaj absüstle fantastik karışımı, örneğin Therry Gillams'ın " Brazil " filmindeki mekandaki devasalıkla yapılmak istenen iş arasındaki terslik . Kavramsal sanat amaçlı sergilemelerin  öbür mekanı da SALT BEYOĞLU .Giderek Galata da kurgulanan Beyoğlun'da sergileniyor.


Beyoğlu'nda kavamsal sanat merkezlerinin zannererim üçüncüsü bu . Yapıla yapıla suyu çıkmış ,bıktırıcı "instillation" lara , hiç bir işe yaramayacak genellikle ingilizce başlıklı ukelalıklar , Beyoğlu'nun o sürekli akan amaçsız kalabalığıyla bağdaşmıyacak bir " anglo-saxon " kompleksinin üst düzeyde bir dışa vuruşu , kendini anlıyamamanın ışıklı bir vitrini.
Tekrar Galata'ya dönersek ; Bankalar caddesinin kendine özgü mimarisi içinde belki en mégalo binası ; eski Osmanlı bankası , kullanışa uygun çok başarılı bir restaurasyon sonucu Salt Galata adıyla kendini sanata adamış. Girişdeki devesa espace , tümüyle mermer, devasa  dekoruyla ; tinsel bir küçülme içinde hissettiriyor insanı . Neredeyim sorusuyla yukarıya çıkarken , solunuzda , binanın mimarisiyle ters oranlı çağdaş dizaynın yönettiği dekor içinde kütüphane , tüm güncel sanat yayınlarına bakabileceğiniz başka bir " alan ", arşiv , çalışma mekanları , araştırma labrotuarları ; tüm atmosfer size bu " Kafkaien " mekanın ciddiyetine  yönlendiriyor oysa Paris'deki yaşantımın - hemen hemen her hafta bir kez - ilginç alanlarından biri de "Artcurial " dır. Mekan " Hotel Marcel Dassault " olarak Champs- Elysées' nin en görkemli yerinde olması, Galeri ,  F. Tajan gibi ünlü müzayadecinin satışları dışında beni ilgilendiren yanı ; her zaman vaktinizi geçirebileceğiniz dünyanın dört bucağında yayınlanan sanat dergi ve kitaplara keyfinizce , bakmak ve dokunma özgürlüğünüzdür. Salt'ın böyle bir olanağı var mı bilmiyorum ama kanımca burada resim gibi resimi içeren kitaptan daha çok ; tanıtma yazısında dediği gibi " ..yenilikci programlar " yani  conceptuel  , bizde " kavramsal " dedikleri , bugün "sunami " misali sanatı bir  sirke dönüştüren anlayışın yayınları olması gerekiyor. Saray misali merdivenlerden üst kata çıkarken , güncel sanatı araştırma espace'larının devamı , şaşırtıcı  bir mutfakla karşılaşıyorsunuz , arı kovanı gibi çalısan personel ve şefler , sizin " gourmé " hislerinizi uyarıyor ve kendiliğinden " Süleymaniye'yi " dekor yapmış bir " restaurant " mekanı sizi karşılıyor , size ayrılan masaya oturduğunuzda ; gri bir İstanbul ama arkada ; hiç değişmeyen orientalis'lerin dokoru , bilmiyorum , binanın banka günlerinde kim bakıyordu bu manzaraya !
SALT'ın varoluşuna dönersek; amaç "conceptuel " sanatın Türkiye'deki 25 yılı , bunun derinlemesine bir envanteri, farklı disiplinlerin kesişim noktaları , aralarındaki boşluklardan yeni düşüncelerin oluşması ! Size şunu soruyorum : bu 25 yılda batının kötü taklitlerini , " kavramcı sanat " etiketiyle bıkmadan , usanmadan sırasıyla ülkenin en zengin para kaynaklarını, babasının malı gibi kullanan, acımasız , bu " CNYIQUE "kişiliğin ; SALT'ın akıl hocasının kim olduğunu merak ederseniz söyliyeyim : Vasıf Korun.


           
                                                     dikkat içinde Vasıf Kortun olabilir

Bu kişilik çok uzun bir süredir gölgeden yürüyor , belki taktik kanımca , cynique ve planlı . İnandığı diyemiyeceğim çünkü ortada inanılacak bir şey yok , empose etmek istediği de batı da yıllardır suyu çıkmış bugün tahammül sınırlarını aşmış , komik " gadget " leri sergileyip altlarına filozofik sloganlar atmak.
Süleymaniye dokoruyla Salt'ın lüks kokantasında şarabımı içerken , daha çok yabancıların olduğu, karşı masada oturan" gri adamın "Vasıf Korun olduğunu söylediler . Dikkat ettim ; masada empose edilmek istenen rahatlığa bir türlü giremiyordu , gülmek zorunda olduğunda , dudakları " Kabuki " tiyatrosundaki gülüşü andıran bir acı taşıyordu , bir eliyle de yüzündeki kızarıkları kaşıyarak, aşağıdaki sanat laboratuarında ülkemizin yenilikci programlarını nasıl tartışmaya açacağını düşünüyordu. Düş gördüğü bir gerçek; kendine bir "Star Wars " kostümü biçmiş bir aktörle ancak düello yapılır ; mekan müsait , dekor dersen daha iyisi yok , Salt Production takdim eder . Vasıf Korun kendi rolünde yani Dark Vador ve elinde bir lazer silahı ,  saldırıyor , müzeyedecilere sığınan resmin artık gideceği hiç bir yer yok , SON THE END.

Bu yazıyı bitirmeden önce  gazetelerde iki haber okudum , yaptığım eleştiriyi , endişelerimi , humour'umu kanıtlayan ; " Genç sanatcılara FULL destek " , bir akaryakıt markası olan Full , patronu Hüseyin Arslan önderliğinde koyduğu " FULL ART PRIZE " genç "conceptuel "sanatcılara ödül ve destek veriyor ve de jüride kim var : arayın ..bulamadınız ! Vasıf Korun .
İkinci haber : çok daha endişe verici : İstiklal caddesindeki tarihi " Garibaldi " binası bir " video Art  Merkezine dönüştü , Dünya çapındaki sanatcı Bill Viola'nın " The Fall Into Paradise " isimli işini burada göreceksiniz . Peki kim kiralamış burasını ? / Dirimart Özel Proje Mekanı - GARİBALDİ - /
Şimdi şaşırmak mevsimi ; Hazer Özil ve Video Art !

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

ŞARLATANLIKLAR - 1 /. SPERMAN