Sanatı ve sanatçıyı nasıl tanımlarsınız ? Bana hayalinizde yaşayan sevdiğiniz bir sanatçıyı gösterin ya da ona bir gönderi yapın ; kanımca genellikle bir tablonun arkasında sanatçı kendini gizler , bir tuvalin oluşumunu ve onun gizini çözmek , atölyeyi düşünmek bile gereksizdir bu değişen zamanlarda . Bence pentür'ün yatağını değiştirip , onu "contemporary" sirk'ine sokanlar için ressam kabuğunu değiştirmiş ve de "performance" yapan bir palyoçodur . Ne yazık böyle , bu nedenle çok az kişini tanıdığı bir "narrateur" bir ressamdan ve onun "narratif" resminden söz edeceğim :
|
Carel willink /Simeon Styliticus - pentür 1939 |
Carel Willink ( 1900 - 1982 ) 20 . yüzyılda yaşamasına rağmen hollanda dışında çok az tanınıyor oysa tablolarını Rijkmuseum'da görebilirsiniz . Harp sonrası doğan yeni bir akım ; " fantastik realist " olarak tanımlanan ve de 60 yıllarında "Planete" dergisinin koruculuğunu yaptığı bir gurup ressam genellikle Avusturya'da bu epik-dramatik pentürü sürdürdü . Kaynağını "phénomene Paranormaux" , alchimie , yitmiş uygarlıkları düşün imbiğinden geçirerek pentür ve tempera tekniğini alabildiğine uygulayarak bir süre kendinden çok söz ettirdi ama bu kolay üretilmeyen pentür onu pazarlayanların işine gelmedi , modern'i kalkan olarak kullananlar , bu çağda böyle resim yapılır mı ? Abstre'den haberi yok bunların diyerek sanat kitaplarına bile almadılar .
|
carel willing/ Wilma with cat - pentür 1940 |
Willink bir hollanda'lı ressam olarak , resim tekniğinin bir ustası , işte burada " teknik bir dildir " diyebiliriz . mekanlar boş , terkedilmiş , metafizik geziniyor ; gerçeğe dokunduğumuzda bu boşlukta bir hayal tülünün örttüğü düş ötesi mekanlara da yabancı değiliz , ressamın dekorları yaşanmış ve sınanmış ; ilettiği mesaj : bir nostalji de değil , bence gerçekci , sıkıntısının dekorları , kişiler düşte olduğu gibi kararsız , düşünmemizi gerektiren anektodlardan biri ; bizi alıp götüren perspektifler , boş bir kente sokuyor bizi , belki boşaltılmış , irreel peyzaj ; işte o avrupa kentlerinin yalnızlığı .
Belki çağın bir bıtkınlığı bu; iki dünya harbi arasına sıkışmış bir kuşağın melenkolisi de diyebiliriz ,
|
Carel Willink / Chateau Dampierre pentür 1948 |
|
Carel Willink / Autoportrait pentür 1937 |
|
Carel Willing / Vilma - pentür 1941 |
|
Carel Willink / Carel ve Wilma - pentür 1942 |
|
Carel Willink / Autoportrait pentür 1932 |
Bu yalnızlık , kronik bir melenkoli olarak 30 yıllarının bir simgesiydi sanatta , harp sonralarının getirdiği pişmanlık , ekonomik krizler ; genellikle Amerikan resminin odak noktası olmuştur . Yalnızlık deyince Willink' en yakın Edward Hopper'i bulurum : evet aynı absürt yalnızlık , boş sokaklar , sessizlik , dışlama , melonkoli. Bu dış aslında bir "introspection" dur yani içe bakış olarak aslında şiirin her zaman konumu olmuştur. Aynı günlerde resim başka bir evrim geçiriyordu , Willink bu günün moda akımlarına aldırmadı işte bu konuda yaşanmış ilginç bir öykü var : Andre Malraux 1933 de " İnsanlık Durumu"nu yazmıştı bu ona önemli bir ün getirdi ve ünlü bir yazar olarak 1936-37 de İspanyol İç harbine katıldı ve "Umut" romanını yazdı . Yıl 1937 , Malraux Amsterdam'da Carel Willink'in atölyesine geliyor ; konuşuyorlar , resimlere bakıyorlar ve Malraux ayrılırken Willink'e MİRO gibi resim yapmasını tavsiye ediyor . Ressam sonra ne düşündü , bilinmiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder