AXİOM / PORTRE

Paul César Hellu/Mavi Türbanlı Kız/Cohou müzesi Vanne

Bir gün Fransa'da dolaşırken, Vanne kentinin mütavazi müzesinde gözüme ilişen ufak bir tuval, beni olmadık bir işleve götürdü; ressamını iyi tanımadığım için ve de yeterli bir müze kataloğu olmaması nedeniyle, müze yöneticesini bulup, merakımın nedeni olan bu tuvalin kartpostalının olmaması ve de taşra müzelerinin yalnızlığından konuştuktan sonra mondain bir ressam Paul César Hellu'yu daha iyi değerlendirdim. oysa genelde ilgilendiğim bir ressam değildi ama bir tek tuval bile; aynanın içinde geçip, ressamı değerlendirmek  için yeterli bir pasaporttur. Bu ufak tuval bana hep düşlediğim; müzelerden ufak bir tuvalle çıkmak ya da bütünde kendini savunamayan bir tuvalin, sevdiğim bir detayını kesmek gibi içimde kalmış, bir "fantasme" tekrar yaşattı. Genellikle Louvre müzesinin davasa salonlarında asılı çok büyük boyutlu tuvallerden, ufak boyut bir sürü detay; ressamını gerçekten temsil edecek kaliteyi kanıtlamak. Nedendir bilinmez, büyük boyuta gösterilen ilgi; yapılmasından taşınmasına, sergilenmesine ve de korunmasına kadar bir derttir. Daha çok öteki yüzyıllarda resmin bir öbür görevi; bellek adına tarihi bir anı anlatmak, öğreti görevinin sonucu, saraylardan şatolara, duvarları geçmişe götürmekti biraz. Tekrar ressam Hellu'ya dönersek; yaşadığı günün gereği kendini kanıtlatmak adına önemli salonlara katılıp, ünlü ressamlarla dostluğunu sürdürse de Géromé'un öğrencisi olarak da başka bir çevreye, burjuva salonlarında bir portre ressamı

Paul Cesar Hallu/ Alice'in portresi

olarak önemli siparişler alıyor Örneğin Madame Guérine'nin 14 yaşındaki kızı Alice'in portresini yaptıktan iki yıl sonra onunla evleniyor. Bu evlilik onu sonuçta düşlediği ressamların yaşadığı kent; Londra'ya götürüyor, Whistler ve James Tisso'yu tanıyor. Çok ilginç, Concourt kardeşlerin sevdiği bir ressam olduğu kadar Marcel Proust'un "Yitmiş Zamanın İzinde" romanında da kendisine rastlarız.


Lucien Lévy -Dhurmer
80 yıllarında Grand Palais'deki "Sembolism" sergisinde özel kolleksiyondan gelmiş ufak boyut Dhurmer'in bir kadın portresini hiç unutamadım. Görselini tüm kitaplarda ve arşivlerde aradım ama yok. Daha sonra bu sergiyi görmüş ama bu resmin farkında olmayanlara karşı, beni çok etkiliyen portreyi düşünerek aynı boyutta bir kadın portresi yaptım. Sanatta " influence", etki çok önemli bir etkendir, başka bir ressama alıcı gözüyle bakmak bence resmin en gerçek öğretisidir. Dhurmel'in bu ufak portresine dönersek; şu anda zengin bir mekanın duvarında yani kimsenin farkına varamıyacağı bir yerde uyuyordur kanımca.

Utku varlık / portre 1997

1850 yılları da Avrupa resminde değişimini gördüğümüz kadar, bir çok ressamın da o zamanın deyimiyle; "tin ressamları" olarak tanımını, onların resmindeki "allégorique" içerikte aramakta fayda var. Emile Bernard, Gustave Moreau'nun dekorunda figürlerin daha çok kadın portrelerindeki mythique anlatım, öte yandan İngiltere'ye uzandığında "préraphaélite" okulun ressamlarına, örneğin Edward Burne Jones'e:


Edward Burnes Jones

Viyana'ya Gustave Klimt'e

Gustav Klimt


Brüksel'e Theo Van Rysselbeighe'ye

Théo Van Rysselberhe/ Alice Séthe'nin portresi


Fernard Khnopff'a




Fernard Khnopff




Fernard Khnopff
                                                               
                                                                      AXİOM



Fahrünissa El Zeit

Beni "kadına dair" bir blog yazmaya;  önümüzdeki günlerde yapılacak bir müzayedenin kataloğunda gördüğüm prenses Fahrünisa El Zeid'in satışa sunulan bir tuvali oldu. Tekrar baktım; 350.000 liraya satışa sunulan bu portreye gerçekten alıcı gözüyle, hani şöyle, resmin sınırlarında dolaşmış, biraz desenin farkında, boyanın, insanın içeriğinin, sanatın varoluşunun ya da sürekliliğin, bakmak fiilinin gerektirdiği tüm iyi niyetlilikle düşünerek, bu "croute'u" - kabuğu- bize yutturan "çığırtganları" ve deynekcileri tekrar kutlarım. Bu konuda daha önce Blog'da yazdığımın ( Oxymore/Kasım 2013) ötesinde yeni bir şey söylemek gereksiz. Kanımca başlangıcın çok üstünde satılacağından hiç şüphem yok. Bu kez alıcıyı izliyeceğim; bir hazır- giyimci, bir alış-veriş merkezi patronu, bir taşaron- betoncu, şüpheli bir banker; kim olabilir bu parayı gözü kapalı atabilecek? Öteki ressamlar ne düşünüyor onu da merak ediyorum ve de biliyorum ki düşündüklerini böyle açık söylemezler, bizans usulu daha temkinlidir eğer aynı yolda yürüyorsak.




















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA