CAN SIKINTISININ ALMANCASI

Baselitz'in tuvali Dresde müzesinden kaldırılırken
Sanat eserlerinin ülkelerini terk edip yabancı ülkelere satılmasını önlemek amacıyla Alman Kültür bakanı Monica Grütters tarafından hazırlanan bir kanun projesi, ünlü Alman sanatçılarını çok kızdırdı. Geçen yıl gazino işleten bir alman şirketi, elindeki iki Andy Warhol tablosunu New York'da satışa çıkartmıştı ve de 70 yılından beri Almanya'da bu tabloların ülkeyi terk etmesi de bu kanunun gereksinmesine nedendi. Bu yasaklama Avrupa ülkeleri için de geçerli; oysa bazılarına göre Avrupa bir bütündü. Kızgın sanatçı Georg Basilitz, eğer bu kanun gelecek ay çıkarsa, Dresde Albertinum müzesindeki 10 tuvalini kaldırmakla tehtid etti. Gerard Richter de bir çok alman müzesinden tuvallerini geri almakla bu eyleme katıldı. Ünlü galeriler ve tablo satıcıları da müşterilerinin kaçmasından tedirgin. Geçen yazılarımda bir başka alman ressamı, Markus Lüpertz üstüne ne düşündüğümü yazmıştım. Bu kez yalnız Alman resim sanatını değil, uzun bir süredir dünyaya can sıkıntısı pazarlayan tüm Alman sanatından söz edeceğim; tiyatro ve opera bu konunun içinde. Öncelikle çağımızın resim sanatını nasıl yorumladığını, estetik, güzel, moral adına sanatın var oluşunun; çirkin, sapık ve çamura pentür adına nasıl dönüştüğünü,

                          https://www.youtube.com/watch?v=A357Za2Zhk0

İlk kez bir video koyuyorum, sözcükler yeterli değil, sanatın nasıl güdüldüğü, pentür adına hiç bir şey içermeyen komik figürleri, hüzünlü yorgun tuvallerin, bir gün hiç bir teknik endişe çekmeden, bulaşık sürüştürülen bu boyaları kusacağını, bunları çağımızın en büyük ressamı diye  müzelere asanların kimliklerini, paralarını nereye koyacağını bilemeyen zavallıların kolleksiyonerim diye nasıl dolaştıklarının bir envanteri yapılacak mı?


Basalitz atölyesinde
Görüldüğü gibi, yere yatırımış bir seri tuval üstüne, büyük kaplarda hazırlanmış akrilik boyalar; kolay kuruyacak ve üstüne tekrar sürüştürülecek, renkler opak, katmanlar sürec kısa olduğu için kurumaları olanaksız, boya tuvalin transperence ışığını örttüğü için renk kendini savunamıyor ve de beyaz tüm renklere karıştırılmış, onları ölmüş sayalım.

Baselitz ağaç yontma büstler
Bugün tüm ormanları yerle bir eden motörlü testere ile çalışıyor artist. Asistanlarının hazırladı kütüklere bu testereyle verebileceği anlam yontma değil, peki ne?  Afrika'yı düşünüyorum, o maskları, yontuları..


Baselitz
fikret mualla
Baselitz üstüne yazarken, birden figürleri bana fikret Mualla'yı anımsattı. Belki Alman ressam tuvallerini ters asarak bir orjinallik yaratsa bile kanımca fikret Mualla'nın "authenticité"si yok, ve de böyle bir endişesi olduğunu sanmıyorum.


Lüpertz atölyesinde


Şimdi öğrencisi Marküs Lopertz'e gelelim; Alman resim sanatının "prensi" olarak niteliyor kendini, Paris'deki retrospektivi için konuştuğunda, hiç bir kompleks gütmeden, niçin çok önemli bir sanatçı olduğunu şöyle açıklıyor:
soru- Niçin resim yapıyorsunuz?
Lüpertz- Beni iten, yönlendiren parmak yukarıdan, tanrıdan gelen bir güç, beni sarsıyor, yerle bir ediyor. Sanki yaralı bir istiridyenin inciyi yaratırken çektiği sancı gibi, işte bana resim yaptıran bu mucize! Pentür bir kültürdür, kültür ise dünyanın özdeği; bize o dünyayı kavramamızı sağlayan dil!

Marküs lüpertz
Genellikle pentürün dışına çıkarsak, Tiyatro, opera ve modern dans'da can sıkıntısının bir başka görsel anlamını yine "modern" sözcüğüyle doğrularız. Dört saat süren Wagner operalarına bilet bulmak olanaksız! Gelin görün Günther Kramer'in "Siegfried" e dokunuşu! Kimi ilgilendirirse; klasik yapıyı bozmak, anlamsız dekorlar ve günün absürt giysileriyle Shakespeare sahneye koymak; Avignon festivalinde Thomas Östermeir'in "3. Richard" oyunu, Lawrence Olivier'yi anımsayan bizim kuşak için bir zülum. Ya da Pina Bausch'un modern balesi. Contemporary adına ne yapılırsa yapılsın ama müzelere, saraylara, mabetlere, klasiklere; modern çomağını sokup anlamsızlığı imposé etmek, asıl kültürün hayal perdelerini yok etmektir, işte burada insan tükeniyor.

3.Richard / Shakespare












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM