21. YÜZYIL SANAT TARİHİ YAZILMIŞTIR!

                                         
                                            PINAULT, ARNAULT: YENİ MEDİCİSLER?



Bir “naratör” ya da meraklı da olabilirim ama ilgi alanlarım bunların çok ötesinde, çünkü sanata saygım; erken yıllarda ve de her zaman - yani o günden bu yana çok az şey değişti - ülkemizde kültürün bir lüks olması nedeniyle, ona varabilmek ve gününde izleyebilmek için onun oluştuğu mekanlarda olmak; bir kitabın ne zaman çevrilecek ya da aktüel bir ivedilik bize ne zaman gelecek diye beklemekten se onu okumak, görmek; ona tanıklık etmekti, çıkıp gitmekteki amacım; işte  anlatacağım bu masala özgü tanıklık, uzun süredir blogumda isim vererek anlattığım uluslararası sanat lobisini yöneten iki Fransız milyarderinin yeniden çok detaylı bir anatomisini çizen bir kitabın anlattıklarıdır. “Sanat Milyarderlerinin Gizli Savaşı”, “Yeni Medicisler” yerine başlık olarak “Sanat Bir Manupulation’dur” vs. konulabilirdi!

Kısacası: bugün her yönden Çağdaş Sanatı yöneten ülke Fransa'dır. Harp sonrası "Soğuk Harbin" etkinliklerini çok  iyi kullanan, bu harpten zengin çıkan Amerika'nın, sanatı şekilleştirerek kendi çekim alanına getirmesi yani "Modern" conceptinin bir marka olarak patentini almasından önce, savaşların, göçlerin sonucu bir "eldarado" olan Amerika'nın yeni zenginlerinin Avrupa sanatını kendi ülkelerine taşımalarıdır. örneğin Albert Berne, Leon Black, Ronald Lauder, Gouganhaim, Menil ailesi vs.  yalnız Amerika değil, 20 yüz yıl sanat tarihini yine zengin bir rus: Serguei Chtchoukine, Pegy Gouggenhaim vs. el birliğiyle yazmışlardır! Çok ilginç kendi kimlikleri hiç konuşulmaz; milyoner olmalarından öte kendi kültür dağarcıkları da meçhuldur; acaba "artık parayı" sanata yatırmak mı ustalık; beğenisi ne olursa olsun kurduğu fondasyonlar, müzelerle kendi mabetlerini kuran bu kişilerin özel hayatlarını da bilmeyiz; aynen kendilerine anıt mezarlar yaptıranların komplekslerinin bir üst basamağıdır bu! Diyelim bu 20. yüzyılı kapsar ama ne yazık 21. yüz yıl da da onun çekim alanında ne var sa toparlayıp değer adına önemli bir "kapital" oluşturmuştur: örneğin Picasso her zaman bir değerdir; bir koleksiyon oluşturacak kişinin değer göstergesini de onunla ölçerdik ama şimdi: Rothko, Cy Twombly, Basquiat, Warhol olmadan sahneye çıkamazsınız . Sanatın 80 yıllarıyla "contemporary" adına ters-yüz oluşu, pentürün hemen hemen yok oluşu, öncelikle yerini önce fotoğrafa, sonra da aklınızın alabileceği her türlü "şamata"ya dönüşeceğini kimsa aklına getirmemişti; ( o yıllarda benim de iki kez katıldığım FIAC'da fuarını yöneten yalnız pentür'dü!)

İşte bu kitapta daha iyi öğrendiğim: Sanatın dokunulmazlığı, ayrıcalığı ve de yaratma "edimlerinin"  ekonomik güçler tarafından yönetilmesi! Bilgiyle yargılamanın yok oluşu, estetik değerleri boşa verip, paranın yönettiği ""komplo teorileriyle" her zevksizliğin de sanat olabileceğini ve de bu "KİTSCH"i en ünlü mimarların yaptığı lüks yapılarda, Venedikte düşünü bile göremeyeceğiniz saraylarda, Paris'in tarihi mekanlarında sergileyerek dışta yarattıkları kompleks, kendi "ego" larından öte, sanat adına kurumsal bir "illision" yaratmak isteğinden başka bir şey değildir! Benim dileğim bir gün yargılanmaları; "ekonomik güçlerini kullanarak kendilerine sahte bir kimlik yaratmak, kültür dağarcıklarında olmayanı satın alarak; sanatın yatağını değiştirme ve bunun kendi sistemlerinde - Christie's, Sotheby's ve Philip's vs. ile evolué ve empose etmek suçundan! " Ama biliyorum ki onlar yalnız değil, çok yargılanacak kişi var; benimki belki bir düş!

 François Pinault, kökeni Breton, babası mütevazi bir çiftçi; okulu kolejden öte değil ve okuldan ayrılıp işe atılıyor. Önce ağaç işleyen bir atölyeyle başlayan profesyonel hayat, giderek ağacın günümüzdeki önemi gereği ilk bunun fakına varan bir kişi olarak genleşiyor ve çok kısa zamanda önce Fransa, daha sonra bu sektörün önemli ülkelerinin kapitallerini de kendi tröstüne katıyor. Sonuç olarak bu "expantion" onun yatırımlarını diğer sektörlere yönlendiriyor, bugün Ponant, Kering, Artemis; gibi uluslararası holdingleriyle Bernard Arnault'dan sonra ikinci "fortun" dür Fransa'da.
 Bernard Arnauld'nun özgeçmişi ise biraz değişiktir: önemli bir tekstil endüstrisi olan kuzey Fransa'da Roubaix'de bir burjuva aileden. Önceleri pianist olma arzusu daha sonra "L'Ecole Polytecnique" gibi çok önemli bir okulu bitirdikten sonra ailenin çizgisinde kendi şirketleriyle başlayan ticaret hayatı, "Banque Lazard", Boussac Grubu, Chistian Dior, Bon Marché, Conforoma, LRMH, Şampanya, Şarap, Kozmetik, Lüks, Gucci, Carrefour vs.

                                      "EN İYİ TİCARET SANATTIR" François Pinault

İki dost Jeff Koons, François Pinault
1980 yılları Pinault' nun sanatla ilgilenmeye başladığı yıllardır, daha çok zengin değildir; New York'da galerileri gezer, ilgilenir onu daha çok şaşırtan bu piyasanın, hiç başka bir ticaretle ilgisi olmayıp yalnız "duygu" istismarı yaptığı, değerler betonlaşdıktan sonra da modası geçme gibi bir sorunu olmamasıdır.
Jeff Koons Equilibrium Tank 1985
 Birgün, yarı galeri yarı espas, "international With Monumment', doğu NewYork'da gördüğü bir installation, Duchamp'ın "ready Made"tini anımsatır ona, oysa courtier olarak Wall Street'de çalışan Jeff Koons'un yaptığı bir instalattion'dur;
 Genç bir sanatçı Koons; galerinin "livre d'or" unda önemli bir eleştirmen de onun için "işte gerçek bir sanatçı" diye yazmış deftere! Pinault 500 dolara satın alır ve bu tesadüf, futur kolleksiyonerle Jeff Koons arasındaki ilk asansördür.

Pinault, NewYork'da özellikle şunu öğrenir: gezdiği büyük galeriler, karşılaştığı sanat tacirleri ve de sanat piyasası, slogan : "sanat bir ayrıcalıktır". İşte buradan hareketle kendine yeni bir yol çizmeye başlıyor. yeni bir koleksiyoner olmanın yaptığı yankı; basın, media, kültüre dönük tüm çevrenin çekim alanına girmesi onun  taşradan gelip, ağaç ticareti yaparak çok zengin olmuş öz geçmişini unutturmuştu. İkinci etap: "eğer bir koleksiyon yapıyorsan" bunu savunacaksın, göstereceksin giderek  ona bir ivme kazandıracaksın, "evelue" olması, gününü izlemesi; eleştiriyi sana değil senin yapman, dünya "contemporary" histerisini senin yönetmen. Buradan tek çıkış: bu konuda son sözü söyleyen, yargıcı sistem: uluslararası alım-satım şirketleri; Chistie's, Sotheby's, Philips. Pinault elindeki tüm kozu bunun üstüne koymuştu, kültür bakanı, ünlü müzelerin danışmanları, öteki milyarder kolleksiyonerler, sonuçta 1999 yılında şirketi Artemis, Christie's'yi 900 milyon dolara satın alıyor, öteki diğer şirketlerde de örneğin Sotheby's 2019 da başka bir fransız milyarderi Patrick Drahi tarafından satın alınıyor: 1milyar euro - Pinault'un topu bilerek attığı -! Tüm bu şirketlerde de Pinault'nun aksiyonları var; işte şimdi krallığını ilan edebilirdi! Koleksiyonunu daha da zenginleştirmek için tüm fuarlara, sanatçı atölyelerine, önemli koleksiyonların elinden çıkarttıklarına, onların çalıştığı sanatçılara; örneğin Saatchi; aklınıza gelebilecek en önemli contemporary kolleksiyonerleri, önemli özel müzeler, örneğin önemli bir Alman müzesi Frider Burda kolleksiyonu,  Asya'yı, ve Amerika'yı kontrol eden eksper danışmanları, kültür bakanları, vs. Contemporary pazarını kolluyorlar. Eğer kısaca bir göz atarsak, Pinault'nun Çağdaş sanat'tan ne anladığını görürüz:

Jeff Koons İnstallation-Versaille Sarayı
Thomas Schütte  Efficency Men 2005

Thomas Houseago  Giant Mask

Bernard Lavier  Ferrari Toute Cassé

Huang Yok Ping Football
2000 yılında François Pinault, "Çağdaş Sanat Kolleksiyonunun, ıo yıl önce Renault otomobil fabrikalarından alınıp bir kültür adasına dönüştürülecek ünlü "L'ile Seguin" de açılacağını ilan etti,  Paris'in güneyinde, Seine Nehrinin üstünde ve de Paris'in içindeki bu adaya yerleşmek kişisel bir projeyi oraya uygulamak önemli bir marifetti; Pinault gereken parayı koleksiyonundan bir Klein ve de bir Rothko satarak güçlendirmiş ve de mimar olarak da Japon Tadao Ando'yu seçmişti! Eski kültür Bakanı ve daha sonra Beaubourg Modern Sanat müzesi yöneticisi Jean Jacgues Aillagon'u da bu işle görevlendirmişti! Her şey yolunda giderken 2004 de rüzgar ters yönden esti; günün Politik güçleri buna karşı çıktılar, belki bir hesaplaşma vardı ortada,  bu olamamazlığa çok alındı ve anında Paris'i terk ettiğini ve koleksiyonunu Venedik'te Palais Grassi''ye götüreceğini açıkladı. Çok yankı yaptı olay, oysa bu arada Paris Belediyesi, Pinault'nu hasmı Arnault'a fondasyonunu kurmak için Boulogne park ve ormanlarında çok büyük bir alanı çok uzun bir süre için vermişti; ikinci kez yara alan Pinault bu kez Venedik'deki fondasyonuna ekliyeceği, Punta- Della Dogana'yı da satın alarak hayal kırıklığını onarmak istedi! Venedik gibi bir kent, o kadar kolay işgal edilebilecek, mekan edilebilecek bir yer değildi; elbette orada politik güçler, bürokratik engeller de olmadı değil, sorunlar vardı ama yine kapıyı açan para! Venedik'de Goughenhaim fondasyonuyla çekişti, Bilboa'dan sonra Avrupa'ya yaklaşmak isteyen  bu fondasyon malum yine başka nedenlerle Marsilya'yı satın alamamıştı! Venedik'teki öbür müze Pegy Goughenhaim'le ilgisi yoktur.

                                                    KOLLEKSİYONER XXL

Yine Mimar Tadao Ando'nun restorasyonunu yaptığı bu tarihi mekanlarda ilk açılış krallara özgü büyük bir şamatayla yapıldı, daha önemlisi 2017 mayıs Venedik Bienali'yle paralel yapılanı;  Monaster St. Giorgio'da yüzlerce limon ağacının çevrelediği yoldan geçen dünyanın en sayılı - sanatı yöneten ve satın alanlar - medyatik sinema, kültür hegemonyasını çekmişti. Damien Hirst'in "İNANILMAZ" sergisi: batan bir geminin hazinesi, bu sahte hazine objeleri üçer adet çoğaltılıp, 600 bin - 14 milyon'a satıldı; Hirst'in tabiriyle bu "devasa show" - hénourm - Pinault'yu bir günlük kral yaptı; zafer kazanılmıştı. Elinde 5 bini aşkın topladığı (açıkça sanat eseri demiyorum; tümüyle sanatla hiç bir ilgisi olmayan bit pazarına özgü hırdavat) sürekli olarak kendi satış evlerinde satışa çıkıp, orada gösterildikten sonra, bunların içinde ilgi görenlere Venedikte bir sergi yapıyor; belki şaşıracaksını ama bu sergilerin tümünü sergi sürecinde satıyor. Buradan sağladığı devinimi, daha üst düzeyde adını betonlaştırmış olanlara yatıran gerçek bir tacir, belki bir sanat "gourou"su!

Öbür yandan "adversaire" Arnauld, bu çevrede adıyla "Loup en cachemire" 2017 de Louvre'un Pai Pramidini kiraladı, dünyanın en önemli 200 kişisini, devletten özel izinle Gallerie Apollo'da Mona Lisa'nın önünde ağırladı, konu Jeff Koons' un "Sanat Çantaları"ydı. Basının "insolide ve çok kitsch" olarak yorumladığı Gucci markasıyla büyük paralara satıldı.


Daha önce bu lüks çanta projesini, Stephane Spouse, Yoyo Kusama ve Takashie Murakama ile yapılmıştı; bu kez Jeff Koons, büyük dostu Pinault'yu yitireceğini görerek geriye dönüş yaptı; anımsıyacaksınız, Paris'e anıt projesini tüm karşı oluşlara rağmen, Pinault'nun gücüyle gerçekleştirdi, şimdi onun baş sanatçısı!
Dünyanın en zengin adamı olarak Bernard Arnault'nun LVMH markası, Paris - Boulogne parkında Frank Gehry'nin mimarisini gerçekleştirdiği fondation Louis Vuitton, dünya lüksünü yöneten aynı zamanda sanat yatırımlarını yine orada sistematik sergilerle sürdürüyor: Arnauld kendi beğenisini:  Paris Arts Modern'nin eski yöneticisi Suzanne Page'nin küratörlüğünde, Gerhard Richter, Robert Ryman, Bernard Lavier, Soulage, Charlie Rey. Basquie, Warho vs. olarak yaparken, fondasyon gelmiş geçmiş tarihi büyük koleksiyonerlerin retrospektivini yapıyor örneğin: Frere Morozov, Chtchoukine vs.

Büyük  Contemporary Fuarları da kendi çekim alanında Pinault'nun: Bâle, Miami, Hong Kong, Londra. Sotheby' yılda 350 satış düzenliyor ve de bunun için "Piault'nun Denizaltı Gemisi" diyorlar, Cristie's ise bir "Eldorado" örneğin kısa bir öykü:

                                                              SALVATOR MUNDİ



2005 yılında Louisina - USA - Basil Henry babasının ölümünden sonra evdeki zamanla çok kararmış, koyu kahverengi bir vernikle kaplı bir tabloyu expertis ettiriyor. Tablo biraz temizlenince ortaya çıkan bir "christ" portresi ki benzeri çok, 1175 dolara bir antiklere satıyor. Yeniden yapılan bir restauration da tablo tümüyle kendini ele veriyor; şüpheye rağmen 80 milyon'a Metropoliten müzesi alıyor; müzenin kendi restaurateur'ü, bunun bir Vinci olabileceğini söyleyince; müze halâ kararsız, polemiğe girmek istemiyor ve Sotheby's de satışa çıkarıyor bu kez ünlü İsviçreli Kolleksiyoner Dmitri Ryboliev 127.5 milyona satın alıyor. Tablo üstüne yapılan güçlü bir belgesel ve de National Gallery de Londre bu tablonun gerçek bir Vinci olduğunu onaylıyor. Bu kez elindeki belgelerle Ryboliev Christie's de 400 milyon dolara yeniden bir satış sağlıyor ve Suudi Prens Muhammet bin Salman 400+50 milyona Abou Dabie Müzesi için satın alıyor. Sonuç çok ilginç; böyle büyük bir paraya alınan tablonun kaderinin "Arap saçına" dönmesi! Louvre Abou Dabie için alınan bu tablonun müzede sergilenmesi beklenirken ortadan yok olması dünya basınına yansıyor; yanıt yok. Gerçek ise: islamı yöneten Kahire El Azhar Üniversitesi Ülemalarının aldığı karar: bir islam ülkesinin müzesinde Christ' özgü hiç bir image sergilenemez! Başka bir moral ise: Pinault bu satıştan iki kez yararlanıyor, +50 milyon ve de Christie's'i patronu olduğu için satış evinin aldığı yüzde.

                                               PARİS MERKEZİNE DÖNÜŞ

Paris'e yerleşmek arzularını gerçekleşmesi çok hızlı oldu; artık evrensel Contemporary'yi yöneten bu iki mesene açılan yollarla kavganın bitişi ve de koleksiyonlarının Paris'in en tarihi mekanlarda sergineceği duyurulduktan sonra açılışlar "virüs" nedeniyle ertelendi. François Pinault için Haller'e bitişik eski "Ticaret Borsası" yine Japon Mimar Tadao Ando tarafından restauration'nu yapıldı ve de kolleksiyon açılışı bekliyor.

Paris Ticaret Borsası
Samariten
Bernard Arnauld çok uzun bir süredir satın aldığı ünlü Samariten Mağzasını "lüks"e, mağazanın bulunduğu tüm siteyi sanata ve koleksiyonuna  (yine bir başka mimar Japon Sanaa) adıyor

Moral olarak: artık "düşünceler üreten"; bir sanat yok olmuştur, bu şekilde bizim önümüze sürüleni de görmemezlikten gelemeyiz; kabullenelim mi? Ayrıca yatağını değiştiren sanat ta, başka bir hayat önermez, kişisel beğenilerle zaten ayrı düşmüştük; o zaman herkes kendi yolunda ama Helium'la şişirilen bir kaniş balon 90 milyon dolara bu evrensel koleksiyonlarda tarihe yazılıyorsa, ressam tuvalini alır sahneden çıkar!






















Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM