80 yılları sergileri/ EMİN ÇETİN'LE KONUŞMALAR



Son Marx'siz Emin Çetin'nin yıllar boyu "gazete kültür sayfalarına" verdiği emeği, kanımca çoğumuz bilmez, bugün giderek daha sığlaşan yazılı basında bu kültür sayfaları, gazetenin verdiği parayla kimseyi yaşatamıyacağı için bu genellikle "gönüllü" yapılan bir iş görünümündedir. Gazetenin politikasına göre, kendi görüş açısınızı da sergileyemezsiniz, nedense yazının tutacağı alan her zaman kısıtlıdır, gerekirse konuşma kırpılır, saldırganlık varsa çıkartılır; kendi adıma bu sayfalar için yapmak istediğim yapıcı yaklaşımlarım genellikle dargınlıkla bitti. Bence, Urart Nişantaşı Galerisinde yaptığım iki sergi süresinde yaptığımız bu konuşmalar epey ilgi çekti, çünkü resimden öte onu yöneten kültürü konuştuk.

 



Sanat ne olursa olsun, her şekilde "manupulé" edildiği için, ne zaman "parasal" yanı ortaya çıktı; mertlik bozuldu. Naif duygular içinde resmini satıp yaşamak kalenderliği, şaşırtıcı sayıda özel galeri ve resimle ilgili onlarca müzayede evi tarafından "mal bulmuş Magrep'li" misali "görücüye çıkıp, astronomik fiatlara alıcı bulunca, erken yıllarda var olan "güzellik"de başını aldı gitti. Resimle ilgili yazı yazmak, eleştirmen işlevinde bulunmak, açıkça resme severek bakmak gibi kendiliğinden yok olurken, ülkenin bir kaç milyarderi bu işi de kurumlaştırdı; yerli, yabancı krotörler, boş gezen çağdaş düşünürler, maskeli çağdaş "art dealer"ler, emlakcılıktan çağdaş sanata dönüşüm yapanlar, onların deynekcileri şimdilik bu işi sürdürüyor. Tüm bu şenlikten payını alan ressamlar kendi müzelerini kurarken, müze adına varolanlar da yabancı mimarlara daha da modernini yaptırıyorlar. Demek istediğim bugün Emin Çetin'le konuştuğumuz gibi, başka bir duygusallıkta konuşmak biraz zor olur kanımca!






















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

ŞARLATANLIKLAR - 1 /. SPERMAN