GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM

 Blog yazıma Bedri Baykam’ın verdiği yanıt:


“Ne yazık ki bu yazı o kadar daha zavallı ki, artık hiç bir noktası yanıt hak etmiyor. Canım arkadaşım Komet artık konuşamadığı için onu savunurum ama daha fazla bu seviyesizlikler için debelenme merakım yok. Acı acı gülümsemekle yetineceğim. Tanrı herkese kendisiyle ve dünya ile barışık bir ruh sağlığı versin diye temenni ediyorum.”
Bedri Baykam


ve de yine Blog'umda üstteki Bedri Baykam'ın yanıtına okuyucumun verdiği yanıt:

"Bedri Baykam'ın iki ciltlik biyografisini çerez parasına görünce almıştım okurken eğlenirim diye. İki sayfada bir cinsel başarısıyla övündüğünü okuyunca acıyarak kapattım kapağı. Böyle bir yazının, asistanlarına "resim" yaptırdığını İZ TV belgeselinde övünerek anlatan Devrim Erbil için de yazılması lazım. Bunlar bence sanatın Adnan Hoca'ları."

SON KEZ YAZIYORUM

Vaktimi harcayıp yanıtımın “zavallığını” dan senin çarpık varoluşunun derinliklerine ineceğiz, ben ateist olduğum için “ruh sağlığı” sorunları yine senin problemin.  Çok ilginç; sende Rus yazarlarının içeriğiyle garip bir eşleşme var örneğin Gogol’un “Burun” öyküsündeki “Burun’sun ya da Dostoiievski “Le Reve d’un homme riducule” deki “riducul”sun ; kanımca okumamışsındır bu kitapları, can arkadaşın Komet gibi ; “şamata mı yapmak, oturup kitap mı okumak? Ne yazık bu bir gerçek, ilk kez bana yazarak kustuğunda, Twitter’de şöyle demiştim: “Ünlü çocuk ressam Bedri Baykam büyümüş; sanat kulislerinden, politika'ya, Fenerbahçe stadından, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarlığına vs. Her yerde olmak ve "media" yı kollamak”, yazı kısıtlı Twitter’de, eklenecek o kadar çok şey var ki: Kendi galerisi “Piramit Sanat” - kendini de sergilemek için kendi galerin olacak - ve de genç ressamları nasıl kafa kola alacaksın, Kendini de katarak fuarlara nasıl katılacaksın? Daha neler; l'Association internationale des artistes UNESCO -AIAP-IAA. Burası ilginç, belki seyahat beleş - niye olmasın!

 Giderek bir şey gözüme çarptı Internet’de “Wikipédia” yı sen "DİKTE" ettirmişsin, fransızca - İngilizce, türkçesi görünmüyor çünkü “megalomani” ben "göz boyama" diyorum taşmış durumda, örneğin: Baykam publié une autobiographie en deux volumes. Il y prétend que, enfant, il était considéré comme "le créateur de l'école d'art du XXIe siècle". Baykam prétend qu'il a été comparé à des artistes comme Klee, Matisse, Dufy, Saul et Steinberg. Il qualifie ce livre comme "L'autobiographie la plus détaillée jamais écrite sur terre" et se compare à Mozart4./ Baykam iki ciltlik bir otobiyografi yayınladı. Çocukken "21. yüzyılın sanat okulunun yaratıcısı" olarak kabul edildiğini, Klee, Matisse, Dufy, Saul ve Steinberg gibi sanatçılarla karşılaştırıldığını iddia ediyor. Bu kitabı da "dünyada yazılmış en ayrıntılı otobiyografi" olarak tanımlıyor ve kendisini Mozart4 ile karşılaştırıyor. 

İşte burada söz biter!


Hayır bitmez! Kendi Blog’unu bilmiyorsunuz:

MANİFESTO

SANAT... kirli ellerini pantolonuna silmek. Yaramaz olmak. Düzeni korkutmak. 51 yıl sonra burjuaların hoşuna gitmek. Her günü cumartesiymiş gibi yaşamak. Mavi bir güneş bulmak. Teota adında yepyeni bir renk bulmak. Sevişirken yaratmak. Küfredilmenin onur, hücum edilmenin üstünlük ve iktidar olduğunu bilmek. En iyi olduğunu düşünüp, kendini yine de yetersiz hissetmek. Cesaret etmek. Olayların üzerine gitmek. Kendi kendinin esiri haline gelmemek. Geçici anları belgelemek. Güzel kızları, akıllı insanları etkilemek. Eleştirmenleri okşamak, tokatlamak. Çıkışı olmayan bir labirentte sürekli çıkış aramak. Okyanusun üzerine dev bir resim yapmak. Okyanusun üzerinde yürüyüp iz bırakmak. Silahlarını yarına saklamamak. Büyük galibiyetlere, büyük mağlubiyetlere hazır olmak. Alışılmamak. Şeytanı aldatmak. Varılan hedefleri imha etmek. 102 yıl sonra bir aşk öyküsü yaşamak. Standartları tespit etmek. Dedikodu yaratmak. İnatçı olmak. Küstah olmak. Tarihi yaratmak. Tarihi yoğurmak. Dinozorların zorunlu arkadaşı olmak. Irkçıları temizlemek. Arkanda fatura bırakmamak. 'Çeşit' olmak. Parayı gününe göre oksijen ya da tuvalet kağıdı olarak kullanmak. Kalın iplerin inceldiği yerden kopuşunu seyretmek. Boyayla zehirlenmek. Zamanın içinden dışına taşmak. Kendi düşüncenin genetik evrimini seyretmek. Karın doyurmak. Bir mandalina ya da bir kızı soyar gibi tuali giydirmek. An'dan bahsederken, yaşanan olayda zamanın değil mekandaki hareketlerin esas olduğunu bilmek. Tatilden vazgeçmek. Dünyaya yeniden gelmeyi reddetmek. İmza atmak. İmzasını sevmek.

Bedri Baykam, Haziran 1987

Ben en çok “okyanusun üstüne resim yapmak” onu sevdim, işte bu günler Çevre Kiriliiğinden konuşuluyordu, tam  oturdu!

Tam bana yanıt verdiği - medyatik açıdan - kendine yontmayı amaçlayan o günde yine Otobiyografik kitaplarını bir galeride sunuş ve de Spermlerini içeren bir paçete' yi de sergilemek -sizce amaç ne olabilir?

'Spermen'e soruşturma

Spermini sildiği peçeteyi sergileyen Bedri Baykam hayasızlıkla suçlanıp, 'teşhircilik' yaptığı iddiasıyla soruşturma açıldı.

Ressam ve CHP'nin muhalif sesi Bedri Baykam, iki ay önce toplam bin 200 sayfalık, iki ciltlik otobiyografisini bir sergiyle tanıtmıştı. "Dünyaya 'Erkekler böyle yaşardı' diye bir belge bırakıyorum. Başka örneği olmayan bir şey yapmak istediğim için 35 yıl önce spermimi sildiğim peçeteyi sakladım. O sperm izini taşıyan ilk peçete, sanatsal yaşam alanımda değeri olan bir kağıt parçasıdır" diyen Baykam'ın 'sanat eseri'ni sergilemesi tartışma yaratmıştı.

'HAYASIZCA HAREKETLER'

Bu olay günlerce tartışılırken İstanbulBarosu üyesi avukat Orhan Töz,  İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na dilekçeyle başvurarak Baykam'ın Türk Ceza Kanunu'nun "Hayasızca Hareketler" başlığını taşıyan 225'inci maddesi gereği "Teşhircilik" suçunu işlediğini öne sürerek suç duyurusunda bulundu. İstanbul  Cumhuriyet Savcılığı da Bedri Baykam hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında Baykam'ın ifade verdiği öğrenildi. Baykam'ın böyle bir olayla ilgili soruşturma başlatılmasının AB sürecindeki Türkiye'ye yakışmadığını söylediği öğrenildi. Soruşturma sonunda savcılığın dava açıp açmayacağı belli olacak.

BANA SORARSANIZ  BİR DAVA AÇMAZ; BU ÜLKE, BABASI SUHİ BAYKAM'DAN BİR HESAP SORDU MU? -  HASTAŞ-



Evet işte bu büyük skandal Suphi Baykam'ın politik kişiliği adına - Halk Partisi Genel Sekreteri -büyük bir utançtır, Hastaş diye biri şirket kurup, binlerce emekçi, memur, emekli , orta sınıfı ailenin paralarını yatırım adına aldıktan sonra şirketin batışıyla kimse parasını kurtaramadı -Amerika'da daha büyük çapta Madof olayı - ne yazık devlet buna göz yumdu!




Bu sürede bir arkadaşım, - ünlü bir sanatçı-  bana yine babanla ilgili bir anı iletti: unutmayalım babası Demiryollarında çalışarak biriktirdiği parayı yatırıyor Hastaş'a

"Utku Ağabey, ortaokul yıllarındaydım. Yaşım gereği halka açık şirket nedir, haklı olarak bilmiyorum. İşin doğrusu Türkiye de bilmiyor. Babam, annem ve ben; her zaman yaptığımızı yaptık, tatil için İstanbul’a, amcamlara gittik. Annem ile babam aralarında bir şirket ile ilgili konuşuyorlar ama ben anlamıyorum. İstanbul’da, yanılmıyorsam Nişantaşı Harbiye taraflarında bir iş hanına gittik. Işıltılı bir daireye çıktık. Genç erkekler, kızlar masalarında çalışıyor. Babamla annem o masalardan birine buyur edildi. Karşılıklı konuşuldu. Babam, konuştuğu kişiye dişinden tırnağından ayırdığı paraları verdi. Çıktık. Annem, “içerisi çok lüks bir yerdi. Çok da insan çalışıyor. Acaba doğru mu yaptık?”gibisinden bir şeyler söyledi. Aradan ne kadar zaman geçti anımsamıyorum, evde Hastaş’ın battığı, paramızın boşa gittiği konuşuluyor. O ara evimize giren gazete Hürriyet. Hürriyet Muhabiri rahmetli Celalettin Çetin, Hastaş şirket toplantısına katılarak kurucu Suphi Baylan’a sorular yöneltmiş, bunun haberini okuduk. Sanırım Hürriyet o dönem Hastaş’ın epey üzerine gitti. Sonra bir gün Suphi Baykam’’ın, batışla ilgili Celalettin Çetin’i suçlayan haberleri gündemde yer aldı.
Tüm anımsadığım bu. Tabii Hürriyet’in o dönemki yayınları bugün belge değerinde.
Benim ailemin dişinden tırnağından artırdığı birikimi ise buharlaştı.
Annem, yıllar sonra, hep; “ayağımızla ayaklarına kadar gidip paramızı kendi ellerimizle verdik,” şeklinde hayıflandı.
Saygılarımla,"

MORAL
Hastaş'dan içe giden paraların n'olduğunu bilmiyoruz ama babanın seni ressam yapmak için oynadığı oyunlar ortada ve şu da bir gerçek ki uzun yıllar o ülkelerde işci olarak yaşamadın, yaşamak için para kazanmadın nasıl keyifli "RENTIER" yaşanır bu dünyada bilen varsa söylesin, ayrıca bir şirket battığında, batıranın donunu bile alırlar, baban ne tutuklandı ne de evinize mülkünüze bir icra kondu, sonra da sevgili oğulları Amerika'larda, Avrupa'larda yıllarca para yesin, okyanusun üstüne resim yapsın!


Bu "contemporary" Çağdaş Sanat dediğimiz "decadence" kendi concept'i içinde ne-mene bir "orta -oyunudur, empoze etmek amaçlı, para sisteminin kontrolünde ve de şimdiden "dejenere" olmuştur Bugün sanat bulandı, ne kadar şamata yaparsan o kadar ünlüsün ama yalnız ipleri elinde tutacaksın, dışta olanları taklit, örneğin idolün Jeff Koons İstanbul'a gelmiş peşinde dolaşacaksın vs. Manzoni bokunu konserve yapmış sa sende sperm'ini sergileyeceksin, Cumhuriyet gibi bir gazetede köşen olacak, Fenerbahçe stadında başkan ve yöneticilerle maç seyredeceksin futbol üstüne gazetelere yazı yazacaksın, parti için Ankara'ya genel kurula gideceksin, ölen ressamları anma günleri, sempozyum'lar yapacaksın... yetmiyormuş gibi uçan sineğe bile yanıt vereceksin; göreceksin ki herkes koşarak gelecek  senin monden kokteyllerine!

Yalnız sana - karşılaştığımızda - anlamlarını bana açıklama zorunda olduğun hakaret içeren sözcükler ve benzetmeler var: örneğin "..acınası bir profil", "zavallı" vs.

Bu nedenle Melih Cevdet'in bana öğütü gerçekleşmiş olacak!




 




Yorumlar

  1. Siz de ona enfoiré dediniz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. BAŞINDA O BANA HAKARET ETTİ: "..acınacak bir profil" , sorada "zavallı", bu nedenle onu bulup bu hakaretleri kendi ağzından dinleyip, Melih Cevdet'e bir "hommage" yapacağım

      Sil
  2. Bu bana biraz Tracy Emin’i andırdı. ‘Conceptual Art’ dedikleri şeyi yüksek meblağlarla satmayı başarı sayan bir güruh var, ve elbette bir de şakşakçı sanatseveri…
    Tracy Birgül uyanır, depresyondadır, boş ilaç şişeleri, kirli donlar vs odası savaş yeri gibidir. Birden Tracy bu ‘sanat abidesini’ satabileceğini anlar. Gerçekten de ‘Unmade Bed’ (yapılmamış/toplanmamış yatak) adı ile milyonlarca pounda Saatchi & Saatchi Sanat Galerisine satar. https://www.dailymail.co.uk/news/article-2190504/No-thanks-Nation-turns-Tracey-Emins-bed-30-million-art-gift-snub.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanki bunu gerçekten sanat böyle yapılırmış gibi anlatıyorsunuz, yoruldum bunu açıklamaktan; başka bir sanat kolunda aynı kurguyla bir şey yapabilir mi; hayır; sinema'da bile zor, lütfen Blog Yazılarımda buna çok değindim, bunu normal buluyorsanız o ayağa girin!

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA