UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA


                                                        SANAT AYRICALIKTIR

Uzun yıllardır çalışmalarını Paris’te devam ettiren 81 yaşındaki usta sanatçı Utku Varlık, geçen yıl kaybettiği hayat arkadaşı Geneviève’e adadığı yeni sergisi ‘Appearance’ ile sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Varlık, 11–12 Ekim tarihleri arasında Kırım Kilisesi’nde izlenebilecek sergiyi, “Ölüme dair lirik şiirin ustalarını çağrıştıran bir fısıltı’’ olarak tanımlıyor.

   Geçen yıl kaybettiğiniz hayat arkadaşınız, eşiniz Geneviève için yaptığınız tablolardan oluşan özel bir sergi kapsamında İstanbul’a döndünüz... Duygusal açıdan bu serginin sizde nasıl bir yeri var?

Her zaman şunu izledim; ölüm, bir tiyatro misali rolün bittiğinde sahneden çıkmaktır. Ne yazık Genevieve’in bu oyunda rolü bitmemişti, amansız bir hastalık alıp götürdü onu ve kurtuldu böylece. Fransa’da ünlü Cite des Arts International’da yönetici olarak 30 yıl çalıştı. 147 vakıf, 50 ülke ile parasal katılımıyla dünyada tek, özel sanat organizasyonuydu. O yıllarda bir tek Türkiye’nin sanatçı atölyesi yoktu bu sitede. Ülkemizin de bir atölyesi olması için çok çalıştık. Hükümetler değişti, verilen sözler tutulmadı... Genevieve’in hazırladığı dosyalara bakmadılar bile! Özel sektöre döndük, örneğin Sakıp Sabancı ve Abidin Dino’nun da katkısıyla yaptığımız ‘demarge’ da tutmadı. Oysa 90 yıllığına istenen para sembolikti. Sonuç olarak arkadaşlarımız Banu (Dicle) ve Leslie (Riggs) Simit Derneği’ni kurarak bize yardımcı oldular. Böylece İKSV atölyeyi satın aldı.

Peki bu tabloları bir sergi kapsamına alma fikri nasıl ortaya çıktı?

Resimlerin tek tek bir içeriği olsa da sanki 2020 de COVID nedeniyle kapanan ‘SANRI’ sergisinin atmosferinde hala. Ölüme dair lirik şiirin ustalarını çağrıştıran bir fısıltı da diyebiliriz... Bu konsept başından sonuna oğlum Alex Varlık’ın fikri. Ayrıca mekanın gizemi de bizi büyüledi. İstanbul’a gelince, başka neresi olabilirdi?

’Sanat benim ruh dönüşümümdür’’ diyorsunuz. Bu dönüşüm hayatınızda nasıl başladı?

Sanat bir ayrıcalıktır çünkü insana özgü var olabilmesi tesadüften öte başka bir ortam gerektirir. İşte bu ortamda bir bireyin sanata yönelmesindeki gereçlerin başındaki tılsım, kültürdür! Bu sorunun içeriğini, iki yıl önce çıkan ‘Zero Hipotez’ kitabımda anlattım. Annemin, babamın öğretmen oluşu, ilk cumhuriyet yılları ve onun laik gölgesinde nasıl kitap tükettiğimizi. Sanat bir alışveriştir. Öte yandan merak yönetir insanı, öteki sanatların çekim alanında değilseniz, bilin ki tekdüze bir sanatçınız. Hayal kafanızdaki bir nehirdir, çok özgün bir denize akan…


Düş dünyanızı tuvale yansıtmayı nasıl başarıyorsunuz?

Şiirin işleviyle farklı bir şey değil resim…  Şiiri kahvede de yazabilirsiniz; ama ben atölyemin dışında resim yapamam. Resim kurgusu, zamanı geldiği zaman çiçek açan bir ağaç gibidir, bu süre içinde topladığımız her türlü vizyon katmanları işleve girer. Beyin uyku formunda bunları dışa uygulamaz, örneğin bende korkuya dönük olarak gerçekleştirir. Bu belki sinemayı çok sevmemin bir sonucudur… “Bir derin kuyuya bakıyorsanız, unutmayın o da size bakıyordur” der Nietzsche…

Edebiyata olan düşkünlüğünüzü biliyoruz. Şairler, şiirler, edebi metinler sizi nasıl etkisi altına alıyor?

Edebiyat ile yüz yüz öyle bir yaşa geldim ki bence bu soru güncelliğini yitirdi. Yine aynı galaksi, yine aynı yazarlar… Dönüp dolaşıp kütüphaneden çekip aldığın aynı kitap. COVID ile geçen iki yıl edebiyatı ters etkiledi. Herkesin can sıkıntısını yazıya aktarması sonucu batıda her mevsimde yayımlanan kitap sayısı üç misline çıktı. Göz gözü görmüyor! Okumak zamanla orantılı, hiç tanımadığınız bir yazarın kitabını okuma riskine girer misiniz?

60’lı yıllardan sonra bir Paris perdesi açıldı hayatınızda. O yıllarda sizi Paris’e iten neydi?

Her zaman söylüyorum, harika yıllardı. 1960 yılları, iki milyonluk İstanbul ve laik Türkiye… Ama ekonomimizin yine en sönük yılları, resim malzemesi yok, yayıncılar için kağıt pahalı, müzik aygıtları ve de plak zaten yok! Yine mutluyuz. Her şeye rağmen Türk yazılarının, şiirinin yine en güzel yılları. Gençlik yıllarında bizi besleyen Milli Eğitim Klasikleri de çoktan yok olmuştu. İstek olsa da dışarıdan çeviri yapan çok az. Sanata özgü röprodüksiyon kitapları yok gibi, Skira yayınları çok pahalı, yani kültür bir lüks! Benim merak algıları, yine kafamdaki nehir, çoktan karar vermişti kültürü bir gıda olarak topluma uygulayan Avrupa! 1965’te yaptığım dört aylık bir otostop, bunun bir ütopya olmadığını kanıtladı daha sonra askerlik sorunu ayağıma takılsa da iki yıl görevimi yaptım ve sonra da devlet bursuyla kendimi Paris’te buldum.



Paris kültür sanat adına dünyanın en önemli şehirlerinden bir tanesi. Uzun süredir orada yaşamak, sanatsal bakış açınıza neler kazandırdı? Size farklı ilhamlar katıyor mu?

Ben değil Hemingway versin bu yanıtı: “Paris bir şenlikti.” Aklınıza gelen ressam, yazar, gezgin vs. kim varsa oradaydı; asker kaçağı, komünist, hayalperest… Yalnız bizim ülkemiz değil, aynı sorunları yaşayan tüm dünya ülkelerinden gelen sorunlar, gerçekler ve hayaller aynıydı. Academie de Beaux-Arts’da lithographie atölyesinde 27 ulustan öğrenci vardı. Buraya açılan sokaklardaki galerilerde -dünyanın en önemli ressamlarının sergilediği- perşembe ve cuma akşamları açılışlarında sokaklar dolardı, alın size bir düş…


Resimle iç içe geçmiş bir yaşam... Hala eserler üretiyor, sanatseverlerle buluşuyorsunuz. Peki, sanat sonsuz bir döngü mü sizin için?

Sanat benim için yaşamı kapsayan bir ‘süreklilik’. Ama bir süredir büyük sapmalar sonucu bir kısırdöngü oldu. Peki nedir bu sapmalar? Öncelikle bu kapıdan nasıl girilir? Geçen asırlarda sanat, zenginliğin yörüngesine girdiğinde hızla bir meta oluşturdu. Gizemini sarstığından öte kurgusunda olan basitleşme ve geleneğinin sapmasıyla bir popülarite kazandı. Ve yatırıma dönük bir ‘eldorado’ misali, orta oyuna özgü önce mythique isimler yaratarak, örneğin Gugenhaim, Picasso vs. gibi empoze edilen, buna ilgi duyanları şaşırtan uyutma modunda. Dada, Kübist, özellikle modern etiketiyle sanatın anlamını ters yüz edenler ve daha neler neler! Oyun bugün de sürüyor…



Yorumlar

  1. Sizi her zaman dinlemek çok güzel. Nefis bir sohbet olmuş, 🙏💙

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM