güzel ya da gizem

Golden Tortois - Charidotella bicolor

Güzel'i  tanımlamak gerekir mi ? Belki geçen asır yaşamış bir estet olarak , böyle bir açıklamaya girebilirdik ama ,  ne yazık ki " güzel " artık şaşırtmıyor bizi , hiçbir şey ,  giderek güzellik kavramı , olağandan da öte   génétique bir duyguya dönüşüyor . Peki  karşıtlıkları ortaya koyarsak ; " çirkin " ne ?  Ya da siyah -beyaz , cennet - cehennem ;

Centaurus-Navajo/Arizona

Bu ikilem arasında dolaşırken ; birisi kulağıma fısıldıyor : " güzel , ona bakanın gözlerindedir " , o zaman tartışmak gereksiz . 60 yıllarında Güzel Sanatlar Akademisindeyiz , Bizim atölye ; Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesi, ötekiler göre çok daha serbest , tartışmaya açık , hocanın şairliğinden gelen yanıyla  , ilgi alanlarımız gözümüzü her yana çekiyordu . Bir gün" güzel "i tartışırken , hoca " Ben güzele güzel demem , güzel faydalı olmalı . " diyordu ve biz de israrla güzel bir kadın nasıl faydalı olabilir sorusuyla konuyu saptırmaya çalışıyorduk sonuçta ben güzele başka bir öneri getirdim ;   Akademinin ana giriş kapısının üstüne , mermere  "ZORLA GÜZELLİK OLMAZ " diye yazmak , girmeden okusun millet . 
Demokles'in kılıcı gibi başımızın üstünde duran " antik güzellik ", uzun bir süre unutulduktan sonra , 1755 de bir Alman arkolog Winckelmann 'ın yazdığı " yunan eserlerinden yapılan resim ve heykel kopyaları üstüne düşünceler " araştımasıyla , yeniden gündeme geldi . " Beauté Greque " , kusursuz güzelliğin pskanalizinde , çıplak vücuda hayal arzularını mavi bir gök dekorunda düşlemiştir  ki buradan "antiquité'ye dönüş başlamış ve güzelduyguculuk  sanatın en etkin akımı olmuştur . Çıplak , güzelin cristallisé olmuş halidir , burada imgeyi güzel adına durdurursak ; " kauros " genç erkek bir ideal oluşturur . Akademik anlayışın temelinde yatan ; desenin , pentürün , heykelin vazgeçilmez konusu " NÜ "yani çıplak , bizde ; Güzel Sanatlar Akademisinin ilk yıllarında ; açıkcası batıdan gelen , kopya edilen  bir akademik öğretimin gerekliliği, tabuları yıkıp , çıplak modelle çalışılmaya başlanmıştır. Oysa Çin sanatında " NÜ " yoktur , erotik konulu resimlerin dışında. Çin düşüncesi konuyu bir başka değişime zorluyor ; " idealin abstraksiyonu  - HUA- bu da TAO dan gelen aktüel le onun ters dönüşümünün bir sonucu , daha çok peyzaja yönelik  "ruhun değişim süreci " olan CHUAN SHEN  ,  görünmeyen boyut .
Caspar David Freedrich , 1830 yıllarında doğaya başka türlü bakıyor , sanki Çin resminin mesajını almış ve de doğanın olağan üstü gizemine  o yüzyılın bilim adına insana dokunan ışığına . Bu asırda doğabilimcilerin kapıyı aralayıp , insan eli deymeyen , yeni keşfedilmiş kıtalara yönelmesi sanatı da bu yönden etkiledi .


Alexandre Von Humboldt
1800 lerde Goethe jeolojiye merak salıyor ve de " bulutlar " üstüne bir çalışma yapıyor , bunun yanı sıra şair Novalis'de madenlere merak salıyor giderek özellikle Alman resminde  romantik akımının doğabimine açılışı , olağanüstü doğayı konum olarak alması çok ilginçtir . İnsanin asırlardır kafasını kurcalayan soru ; nereden geldik : 



Din'lerin tüm sansürüne rağmen , merak insanın en önemli bir boyutu oluyor . " Dünyadan Evrene Sonsuz " kitabını yazan Giardiano Bruno , bu tezinde tanrıyı unuttuğu için 17 şubat 1600 de yakılıyor. Yaşadıkları dünyanın da evren kadar gizemsi olduğuna inanan doğabilimciler, gizemi araştırırken doğanın o şaşırtıcı labirentinde gerçek güzelle karşılaşıyorlar.  Bilim adamı Humboldt " 1847 de yayınladığı "kosmos " kitabında " ..doğanın bu akılalmaz varoluşu eğer insan düşüncesiyle karşılaşmazsa ya da bu olağanüstülük insana yansımazsa hiçbir devinim getirmez , onun tohumları ancak insanda yeşerir . Bu objektif  "vision " dan romantismin mistik  "vision" una yönlendirirken ,  o yüzyıl sanatçılarının konumlarındaki doğayı ne kadar iyi gözlemlediklerini örneğin Caspar Davit Friedrich'de görüyoruz. 

Yorumlar

  1. Sitenizde gezinirken çok güzel paylaşımlar gördük Buzboru olarak başarılarınızın devamını diler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA