ROMANTISME NOIR


Orsay müzesinin davetiyesini aldığımda gözlerime inanamadım ; Blog'da bir süredir "hayal müzeleri" olarak sürdürdüğüm ve belleğime resimlerini astığım ressamların bana bir çağrısı gibi geldi , bu akşam seni bekliyoruz gibi ; thématique bir yörüngede , 1930 yılında sanat tarihcisi Mario Praz'ın bir çağrışımından ; "romantism noir" başlığıyla resmin en şiirsel örneklerini , 1760-1770 yıllarındaki resmin gölge ve"irrational"i keşfettiği günden başlayarak 20. yüzyıla getiren çok ilginç bir sergiyle karşılaştım . Beni şaşırtan bir çok tuval olmasına rağmen , böyle bir olanak bana verilseydi bu "gotik karabasan" a çok daha ilginç tuvaller koyardım. Eleştiriden öte "curatör" lobisi bildiğinde israrlı ; günümüze yaklaştıkca yine malum isimler sergide yerini alıyor ; ne yazık sanat tarihi bir kez yazılmış , beni şaşırtanlar çoğunlukdaydı buna rağmen . Müzenin girişindeki büyük afiş ; Füssli'nin "karabasan"ı , ilk kez orjinalini görmek mutluluğu anlatılamaz . Sergideki tuvallerin çoğu , dünyanın en önemli müzelerinden derlenmiş ki bunun güçlüğünü düşündüğünüzde şanslı bir çağda yaşadığımız su götürmez . Örneğin "Karabasan" Détroit İnstitude of Art' dan gelmiş , hiç düşünmemiştim bu tablonun Amerika'da olduğunu ! Müzelerden bir baş-eser ödünç almak güçtür , verdikleri tuvallerin karşılığını da Orsay Müzesi'nden kendi yapacakları sergileriler için alacaklardır .
1974 yılında Grande Palais'de gördüğüm "Romantism" retrospektivi elbette çok kapsamlıydı ve de daha önce söz ettiğim gibi Fransızların ilk kez Caspar David Friedrich'le karşılaşmaları gibi bu kez de gözden ırak çok ilginç tuvaller su yüzeyine çıkmıştı ;

Léon Frédéric / Atölye - 1882 tuval , peinture
Belçikalı Léon Frédéric'in tablosu belki ilk bakışta Arnold Böcklin'i anımsatsa da "ölüme dair" içeriğinde serginin en önemli tuvallerinden biriydi . 19 yüzyıl yazıda da gerçekciliğin yanı sıra sanatta "irrationel" , klasik ve monarşik bir dünyadan modern bir evren ve demokrasiye geçişdeki zorluk , kendini metafizik bir şiire yönlendiriyor ; 1880 lerden sonra romantism'in içeriğine giren "vanité " yani ölüme dair "hiçlik" ; bu akımın dışa açılımında gizemsi peysajlara yöneldi ,


Arnold Böclin


yine bu sergide karşımıza Caspar David Fredéric çıkıyor ; Hamburger Kunsthalle'den gelen bu "Nocturn" gerçekten çok az görülmüş bir tuvaldi .

Caspar David Frédéric/ 1836
Romantism bir eköl'den öte bireysel bie vision yaratmaktı , Novalis'in dediği gibi : " ..uzaklar tüm şiire dönüşüyor ; uzak ormanlar , uzak insanlar , uzak olaylar romantik oluyor ".  Goethe'de katılımcı olarak 1820 de ".. klasiklerle romantikler savaşıyor İtalya'da " diyordu .

Carl Blechen/ peinture 1825
İngiliz yazar Thomas Baily 1650 de "romantick" sıfatını koyduğunda ; epey sonra özellikle ingiliz sanatına özgü bir içerik yaratacağını bilmiyordu . William Blake "demoniaque bir romantik" olarak şiirlerini resimlemesinden önce John Milton'nun "Yiten Cennet"i de romantik ressamların kutsal kitabı olacaktı.

William Blake / aquarelle 1795

Sürec olarak yazıda Jean Austen , Marie Shelley , Edgar Allan Poe ve Ossian şiirleriyle kara romantism'in öbür yüzünü , gerçekten uzaklaşmadan düş'ün korku ve şiddete dönük sınırlarını zorlarken başka bir ülkede İspanya'da başka bir ressam Goya 1770 de "caprices" gravürleriyle bizi daha da karanlık bir zona sokuyordu : ressam tüm yaşantısında kendisi ve ülkesinin bitmeyen sorunlarının üstelik "inquistion" nun karabasanının resimleri bence "gecenin ucuna yolculuk" resimleridir.

Goya / gravür 1799

Serginin girişinde Füssli'nin "karabasan" ı belki anlatım olarak sanatta çok az tabloya nasip olabilecek bir çekim-alanı oluşturmuştur :


Bu paradoxal düş bana yine aynı soruyu getirdi : " bu kimin karabasanıydı ; Füssli'nin mi yoksa modeli olan eşinin mi ?











































Yorumlar

  1. Hocam daha gidemedik ,kar kalksin Martine hanim in gonlu olsun , araba yurusun diye ! Bir Bocklin , bir Fussli (sahi bu adam Isviçrelimiydi ?) bir C.D.Freidrich gormek ne buyuk tat almak resimden .Ben Blake i biraz fazla kara bulurum ama keske Marcelde hayatta olsaydida onunla hep birlikte gorebilseydik bu sergiyi .Seninle bu kadar sevismesinin sebebi yoksa romantisme'e olan duskusumuydu ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

ŞARLATANLIKLAR - 1 /. SPERMAN