DİOPTRİCS/IŞIĞIN KIRILDIĞI YER
"Virga Deliği" gökyüzünde belki çok az karşılaşağımız bir fenomen; sanki evrene açılan bir pencere, oradan çıkıp sonsuza yola çıkmak, bize söz verilen cennete gitmek, gök kuşağını aşarak kendini geçmek mi acaba? . Oysa bu biosphere'in bize sunduğu tüm mucizeleri ne kadar biliyoruz; bulutların nereye gittiğinden bile haberimiz yok! Açıklamaya çalışırsak; doğada çok az rastlanan bu gösteri, ısının ani değişimi sonucu oluşuyor ve küçük su damlacıklarından oluşan bulutların oluşturduğu parselin dışı, aniden donup kristalleşirken; içi aynı ısıda kalıyor. kendiliğinden oluşan bu tablonun al benisi de ışığın kristalleşme sonucu, onun içinden geçen bir gök kuşağı.
İlk kez görüldüğü yerin ismi verilmiş, Avusturalya'da. Eski çağların ressamlarına rastlasaydı, içerikte görürdük, gök her zaman şaşırttı bizi ve şimdi daha dikkatli bakıyorum gökyüzüne, bir gün bu pencereden çıkıp gitmek için.
Doğa gözümüzü çekmek adına kendi oyunlarını oynarken, aynen bir çin atasözünü anımsamakta fayda var; "Bilge parmağıyla ay'ı gösterip, onun gizemini anlatırken, bazıları ay'a değil bilgenin parmağına bakarlar". Hiç bir şeye şaşmaz olduk; bilim ve teknik her gün bize bir hayal perdesi açıyor, elimizden tutup, 4.5 milyar ışık yılından gelip geçen "buzul" bir Comet'in yüzeyine indiriyor ve de size şunu söylüyor: senin okyanuslarındaki suyla, comet'in organik yapısı aynı, üstünde yaşadığın şu ölümlü dünya, evrende bir "particule" bile değil. Ama bilgenin parmağına bakanlar Çamlıca tepesine bir telescope değil, devasa bir cami kuruyorlar. Geçen gün ilginç bir fotoğraf yayınlandı; uçağın hublot'sundan çekilmiş, düşte bile varılamayacak bir anlık görsel:
Bir gök kuşağının üstünden geçiyorsunuz uçakla ve düş gerçek oluyor. Tüm ömrünü uçak da geçiren pilotlara özenirim, neler görüyorlardır; güneşin doğuşu ve batışı- kan-revan-, sevdalı bulutlar, mavinin hiç görülmemişi ve de bu sonsuz dekorda her an başka bir tablo. Ama bu fenomeni uçakta bir kişi fark ediyor, acele fotoğrafını çekiyor. Peki, pilot,kabinesinden olayı daha iyi izleyip niçin farkına varmadı, belki gördü ve ilgilenmedi, şaşırmadı; yere indikten sonra eve giderken ne alacağını, maaşına ne zaman zam geleceğini ya da sevgilisini düşünüyordu o anda. Bundan hareketle gelmek istediğim yer, "beynimizdeki neurone'ların kültüre ve sanata ayırdıkları kapasite ve süre, "synapses'lerin - neuron'ların bağcıkları- ileşimci gücü; bir çeşit fibre optik, giderek bu sistemin bizdeki kültür arşivi neyi içeriyorsa dışa vuruş da onunla orantılı. Belki görmüyoruz, yanından geçiyoruz çünkü beynimizin kontrol merkezi sizi uyarmıyor; ilgili bolüm boş, "synchroniser"
John Everette Millais/ The Blind Girl |
olabilmek ancak bilginin yeterliliği; dışta oluşanı, arşivin yargısına sunmak; eşleştirmeye çalışmak, bilgisayardan çok daha hızlı, renk, koku, imge, duygu filtrelerinden geçirip onu bireyselleştirden sonra merak sınavından geçirmek, kapısını açıp girmek sanrıya.
ÇAĞRISIM
George Mérillon/ Kosovo |
Caravaggio/ İsa'nın Tutuklanması |
Caravaccio/ Samson ve Dalila |
Caravaccio/Emaüs |
Bir etki oluşabilmesi, bilginin yanı sıra onu "simultané" kullanabilme ve kendiliğinden yapılan geçici bir montajın sonucu vardığımız bir yargıdır. Fotoğrafcının Caravaccio'dan haberi olmasaydı aynı ışık olabilirmiydi bu fotoğraf karesinde? Daha sonra bunu da anlatıyor George Mérillon; "..eve yalnız girmedim, yanımda bir televizyon ekibi de çekim için oradaydı. Acele spotlarını açıp çekime başladılar, ne yazık, o ışıkta yapacağım hiç bir şey yoktu. Aniden bir mucize, kamerada çıkan bir arıza yüzünden spotları da söndürdüler; odanın doğal ışığı ve ailenin trajik matemi kendiliğinden bir Caravaccio yarattı makinemde.
Yorumlar
Yorum Gönder