HAYAL MÜZELERİ 13 /JOHANN HEINRICH FÜSSLİ / GOTHIC NIGHTMARES

Henry Fuseli / Gothig Naightmares 1781-tuval peinture
Ressam anlatıma dönük kendi içini tuvale yansıttığında , onun sahiciliği kalıcılığıyla eş değerdedir ; Dürer'in "Melencolia"sının ya da Munch'un "Çığlık" tablosundaki "anxieté"nin kendi çağının "labirentlerinden" çıkamamanın , şiire ya da resme dönüşmesidir . Belki bunu bilimsel yönden , " psychique " açıdan başka bir analizle çözebiliriz ; nasıl korkuyu , hüzünü , ölümü yazıdan görsele içerik olarak almak bir nevi düşün falına bakmak gibi , insanın kendisinden içeri başka bir insanla hesaplaşması oluyor , çözümü yok , "allegorique" !  Acaba çağların değişimi , günümüzdeki konfor bizim "karabasanlarımızı" Füssli'nin ve ötekilerden daha başka mı kılıyor ? Bugün "anagésique" ilaçlar zihnin algısını , sıkıntılarımızı bu karanlık " korku" dan kurtarıp bir ruh çözümlemesi mi yapıyor ? Zannetmem , ne yapsak ölümü tanımlamak güç , inançların , dinlerin sermayi olduğu sürece bu  "paradoxal" uykudan uyanmamız biraz güç. Füssli'nin de yakasını bırakmamış bu "iç sıkıntısı" :


eşi Sophia Rawlns tüm tablolarının modeli , ama gerçekten  kabusu hangisinin yaşadığını bilmiyoruz ! İsviçre'de doğan Füssli belli bir yaştan sonra İngilter'de yaşıyor ve önce Joshua Reynols'un öğrencisi daha sonra da dostu oluyor . Bilge bir ressam ; Shakespeare , Dante onun sanal dostları , şair William Cowgwr'in Homeros çevirilerine yardım ediyor , dostu William Blake aynı vision'un yolcusu ; şiirinde : The only man that ever I knew / Who did not make me almost sper / was Fuseli:he was both Turk and Jew- / And so , dear Chiristian Friends , how do you do ?
william Blake / gravür
18 .yüzyıl dan 19. yüzyıla geçiş döneminin en önemli özelliği yalnız bir endüstri çağının başlangıcı değil , dünya ya açılılarak yeni kıtalara yön verirken , yaşanmış bir "antik"e dönüş , doğuya yolculuk ,  yani hayalin sonsuz aşamasında pentür'ün  "kültür"e bağımlılığıdır ; tüm İngiliz resim ekolünün , Joseph Wright , John Martin , Füssli , William Blake , Turner vs. nin ustaları Reynolds'un ışığında şiire , edebiyata , kültüre açılımlarında "intellectuel" olmanın sanat adına bir gerekliliğini oluşturmuştur. Örneğin şair John Milton'un  " Paradise Lost " epik şiiri bu ressamların sürekli konusu olmuştur. John Keats'ın şiirinin resme dönüşmesi gibi algılayabiliriz bu ikilemi.
John Martin / Paradise Lost

Günümüze dönersek sanatın giderek hayal perdelerini yitirmesi , anlatımın , içeriğin , figürün gereksizliği , sanatçının " prototype " bir  kalıba girmesiyle sonuçlanmıştır : önemli olan işini pazarlamak , "mediatique" çekim alanına girerek biçimsiz " hiç bir şey " gibi günün beğenisinde "lobileştirmiştir . Tekrar ediyorum bunu öteki sanat dallarında başaramadılar . Bu aşama içinde ona türlü kalıplar bularak örneğin : "conceptuel"- "kavramsal"  diyerek bu sözcüğün anlamının arkasına sığınıp , "şamatayı"  sanat olarak satıyorlar. "Minimal" kafaların boyadığı "minimal" tuvalleri , "instalattion"cuların bit pazarı misali objeleri , boş video bantları , anlamsız tonlarca fotoğrafla doldurduğumuz "modern müzelerde" geçmiş çağların bilge sanatçılarını boşuna arayacağız.






























Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM