ÇAĞDAŞ TÜRK SANATI AVRUPA DA 4



Celal Çalışlar'ın iyi bir niyetle gerçekleştirmek istediği sanatçılarla karşılaşma ve yemek deneyimi bu büyük skandalla sonuçlanınca Ankara'dan bunun unutulması üstüne gelen telgraf ve emir üstüne olay gerçekten unutuldu ve Paris'den bu yemeğe katılanların çoğu sergiye kabul edildiler , Fikret Mualla' yoktu sergide , nedeni elçiye hakaret mi  bilinmez ? Aynı yıl bir felç geçirerek Madame Angles tarafından Alp dağlarında bir köye yerleştirildi, 1967 de akıl hastanesine kaldırıldıktan bir süre sonra öldü.
Nurullah Berg sergi komiseri olarak bu serginin batıda ilgiyle karşılandığını yazıyordu :
Çağdaş Türk sanatı Avrupa da/Nurullah Berk-Akademi Dergisi 1964
Daha önce de belirttiğim gibi ; bu konuyu yazmamın nedeni Bora Gürdaş'ın Genç Sanat Dergisinde bu sergiyle ilgili yazdığı çok ilginç bir araştırmayı - Brüksel , Paris , Viyana , Berlin ,Roma : 1963/64 Çağdaş Türk Resim ve Heykel Sergisi- okuduktan sonra Paris'de bana anlatılanları ; özellikle Erdal Alantar'ın anlattığı Büyük Elçilik 'deki fantastik yemeği de bu araştırmaya eklemek ya da anımsatmaktı. O gece yaşanan aslında gerçek olandır ,  sanat tarihcilerinin görmek istemedikleridir ; onlara göre bir sanatçının açlığı bile romantikdir, sürekli vitrine bakarlar onlar , bir süre sonra Paris Ekolü olarak bu ressamlara ticari bir anlam kazandıranların işine gelmez bu sürtüşmeleri anlatmak.
Sergi sonucu ufak hesaplaşmalar , serginin dökümü ve de batı'da nasıl görüldüğü az da olsa yazılmaya ,konuşulmaya başladı . Biz de izledik , bu yıllarda Akademi öğrenciliğimiz yılları , Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesinde Asistan Devrim Erbil bu yazıda Ulusal Niteliği anlatırken hocalarına ve onların yaptıkları penture ve sergi yankılarına çaktırmadan sataşıyor :
Ardirekt Dergisi/Devrim Erbil-Türk Resminin ulusal niteliği 1964
Evet Akademi'de bize resmi öğretenler de 1920-30 yıllarında André Lhote'dan atölyesinde öğrenmişlerdir pentürü ve deseni , hocalarını taklit ederek . Benim en şaşırdığım olay bu ressamı kimse tanımıyordu Paris'e geldiğimizde. Lhote mütavazi , o günler için modern ama demode , içeriği olmayan , anlamsız bir resmin temsilcisiydi . Çok garip 1971 de Paris Güzel Sanatlar Akademisi Litografi atölyesinde hocam da Lhote'un arkadaşıydı , yaptığı resim de ona çok yakındı .


Georges Dayez

Cemal Tollu/ Keçiler
Zeki Faik İzer
Nurullah Berk


André Lhote /Çıplaklar





eleştiri
Basında yavaş yavaş bir hesaplaşma başlamıştı ; serginin ederinden tutun da , bizi komik duruma düşürmesine kadar ne istersiniz : genellikle Brüksel ve Paris'de çıkan eleştiriler , Almanya'da Die Presse
acımasız vuruyordu:



Gerekçe olarak harcanan para ; yalnız katalog için 45 000 lira ve daha çok sanatçıların seçimindeki
tutarsızlık eleştirilerin odak noktasıydı.




Giderek sergi bir fiyasko , Fransız'ların dümen suyunda gerçekleştirilmiş bu sergi ve de bazı kişilerin kendi çıkarına boşuna harcanmış emek ve para diyerek eleştirenlerin ötesinde bilerek harcanan ressamlarda bu ateşi körüklediler. Şu bir gerçek ki bence bu sergiden alınacak ders sanat bir köşe kapmaca oyunu değildir , 50 yıl sonra aynı ressamların aynı resimlerini müzayedelerde çığırtganlar  "tekrar bir baş eser"! diye büyük paralara satıyorlar , ünlü bir Türk politikacısının söylediği gibi "..dün dündü bugün bugündür " !
















  


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM