GÖLGEDE KALANLAR 1/ MARTINE FRANK


Martine Frank'ı kanımca çok az  kişi tanır; 2012 de 70 yaşında öldüğünde, basında genellikle Henri Cartier- Bresson'nun eşi diye çıktı haber. Ünlü Magnum Foto ajansının da kurucularından olmasına rağmen, çoğu kez basında çıkan fotoğraflarını başkası sananlar çoğunlukdaydı. Oysa çok önceleri ünlü Amerikan dergileri : Time, Life'ın foto muhabiri ve de Ariane Mnouckine ve tiyatrosuyla dünyayı dolaşıp çektiği fotoğraflar katiyen Cartie-Bresson'u aratmaz.





Ressam Balthus
Utangaçlığımdan beni kurtaran fotoğraftır, makinayı tutmak bir gereklilik, bir eylem olurken; bir artist gibi değil, kendim gibi davrandım, demişti ama elindeki Leica  neler görmedi;


ressam Leonor Fini
ressam Dado 
Yaacov Agam / plasticien



Fotoğraf bir göz, ne yorum yapabiliriz üstüne? içerik o kadar uçucu ve geçiçi ki ışık hızı gerekli bir denklanşör'e basmak için.


Bir fotoğrafcı dostuma geçende söylediğim gibi: "fotoğrafa baktıran nedir?", örneğin görsel bir nostaljiyi yakalamak ama benim kendi içeriğimin özgün imajları başkasıyla nasıl çakışabilir? Martine Frank'ın fotoğrafları şiir olarak bana çok şey anlatıyor, sanki 60 yılları İtalyan sineması gibi, siyah-beyaz'ın albenisi mi, o yılları havası mı beni alıp götüren?  O karenin içinde belleğime odaklanan bir image var; Leica'nı viseur' ünden bakan göz mü, kurguyu bir başka boyuta ya da derinliğe saptıyan yoksa tesadüf mü o sihiri yakalayan?





















Yorumlar

  1. uzun zamandır fırsat bulup okuyamıyorum ve bunun can sıkıntısını yaşıyordum. dün gece ki güzel sohbetten sonra kendime söz verdim ve merakla açıp blogu okumaya başladım. Elbette konu fotoğraf olunca ilk buradan başlamak istedim. Fotoğrafa baktıran nedir? Fotoğraf size bakıp etkiler. bu kişiye ve onun deneyimine , onun algısına , ruhuna yani kişiye göre değişkenlik gösteren bir durumdur bence. tüm diğer konularda olduğu gibi. elbette farklı bir fotoğraf , sıradışı haliyle baktırabilir . ben duygusal bağ kurabildiğim fotoğraflara uzun uzun bakıyorum. onların karşısına geçip saatlerce bıkmadan düş kurabiliyor düşünebiliyorum. diğer her konuda olduğu gibi. ben de son zamanlarda siyah beyazın şiirselliğine döndüm yeniden. öyle büyük bir kirlilik yaşıyoruz ki fotoğrafta soluk almak için eskiye ve siyah beyazın naif , minimalist rahatlatan kollarına bırakıyorum bugünlerde. siyah beyaz fotoğraflar çekiyorum. bugün ben de çok sevdiğim bir fotoğrafçı dostumla konuştuk, dertliydi. ve günümüzde fotoğrafın geldiği durumu şu cümlelerle ifade etti. " fotoğraf çöplüğünde büyük bir kirlilikte kafası karışmış insanların iyi ve güzeli göremediği bir ortamda iyi fotoğraflar yapmaya devam ediyoruz. kimsenin ne kalite ne sanat algıladığı yok. herşey öyle basit ve ucuz algılanıyor ki. keşke resimi hiç bırakmasaydın. ona daha çok değer veriliyor Mey " dedi. Ben de aynı kirliliğin her yerde olduğunu resimde de var olduğunu söyledim ve neden fotoğraf ın içindeyim hatırlattım. nefes alıp hayata tutunduğum tek yer … yapacak birşey yok. fotoğraf beni bırakmadıkça onun sıkıca tuttuğum elini bırakmaya hiç niyetim yok. mistik turkuazın düşsel muselerin üstadı Utku hocam beni Orion yıldızına emanet eden Ruh, baktığınız her fotoğrafa sizi çeken, bana göre viseur ün ardındaki göz ve ruhtur. ondaki derin hiyakedir sizi baktıran. sevgide ve en güzel fotoğraf karesi tadında kalın….

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM