KARABASAN
Soulage bu kara'yı kafasına takınca, önce monochrome siyah tuvallerden başlayıp, siyahı içeren tüm malzemeleri denemeye başlıyor, boya kalınlaştıkca siyahın reflet'si onu daha başka oyunlara örneğin: çizikler, kertikler ve de her türlü tekstür. Yani Bedri Rahmi'nin tabiriyle " siyahı babasının malı gibi yemiş" belki hala yiyor, 96 yaşında olması gerek.
"Bana ne zaman renkli boyalar verdiklerinde, fırçamı hep siyaha batırıyordum, hep "abstre" düşündüm, ağaç çizdim ama yapraksız!"
Teyzemin anlattığına göre çocukluğumda bana sorduklarında; "çini mürekkebiyle ne çiziyorsun" diye ben de "kar" diye yanıtlıyormuşum, düşünebiliyormusunuz "siyah kar".
Politikacı Michel Rocard soruyor: " niçin siyah ?", yanıt: "çünkü", işte Soulages'ın dik kafalığının güzel bir örneği.
Siyahı keşfetmek güzel de, bu çok uzun yaşantıda onu gerektiği gibi sürdürmek biraz zor. Soulage her türlü kapıyı çalıyor; Çin'e doğru uzandığımızda karşımıza kaligrafi çıkıyor, Japon dersek siyahı belki en usta kullanan "siyah laqué", daha ötesi olabilir mi?
Soulage bu konuda fazla anlatmıyor, size bırakıyor yorumu; o zaman bana göre siyah; sanal bir duygunun rengidir , bu nedenle yadsınmaz, gelir melenkoli'ye dokunur, ölüm ülkesinin rengidir, yas'ın ne bileyim geceye ve ölüme dair, boşuna "karabasan" dememişler.
Soulage anlatıyor: ".. bir tuval üstüne çok çalışmıştım; tekrar tekrar olmadı, gittim yattım, uyudum. Ertesi gün kalktığımda baktım tuvale, siyah üstüne o kadar çalışmışşım ki, siyah kendi ışığını yansıtmış ve ona( kara ışık) dedim ve benim sevdiğim sözcük (outrenoir) , başka siyah, daha mantıklı kılıyor bu".
1994 de Kültür Bakanlığının yönlendirmesiyle Rodez'e çok yakın Saint-Foy de Conques manastırına yaptığı 104 pano- vitray, onu bir başka deneyime soktu. Kullandığı yarı-saydam cam, doğal ışığı sanki bir filtreden geçiriyor ve de bu 12 yüzyıl Roman mimarisinin, pür, özgün dinginliğinin ışığı oluyor.
Yorumlar
Yorum Gönder