BİR KİTABIN ANATOMİSİ





Altı yıl önce başladığım Blog yazılarım ilgi görünce, yakın dostlarım bunları kitaplaştırmak önerilerinde bulundular; niçin olmasın, geride halâ anlatılmamış yaşanmışlık, söyleyecek bir iki sözüm var dı! Belki kısa öyküler de yazabilirdim ve de yazmaya koyuldum bir süre sonra farkına vardığımda: yazdıklarımın bir öykü dışında hepsi yaşadıklarım, bir tek Onay Akbaş’ın öyküsü “ FOTOĞRAF” ki onu  önce kendisinin yazmasını önermiştim, yazmadı; içeriği, 80 yıllarında Türkiye’nin yaşadığı en dramatik yıllarda genç bir öğrenci olarak bu faşist cendereye sıkışması, benim Kafka’dan esinlenerek söylediğim bu “CEZA SÖMÜRGESİ” nde bir “engizisyon” misali yargılama sistemi belki absürt olacak ama sanki “tinsel”; üç ay zindanlarda süründürülen genç bir öğrencinin suçu: Okulun bahçesinde bir kelebeğin fotoğrafını çekmek! Sonuçta hiç bir neden bulunamayıp, dosyası eline verildiğinde, merakla dosyadaki polisin bastırdığı - suç unsuru - bu bulanık fotoğrafları görünce: “..iyi ki hocam bu fotoğrafları görmedi diyecek kadar naif! Bu öyküyü yazmak isteğimi nasıl anlatayım: bir ülke düşünün yaşadığı baskı yıllarını; 100 binlerce genç - yaşlı, öğrenci - işçi, yazar - çizer, öğrenci - profesör; hiç bir neden gösterilmeden aylarca hapishanelerde süründürülerek, işkenceyle onurlarını, sağlıklarını, hayatlarını yitirerek silinirken, bu faşist yönetim, generalinden işkencecilerine kadar, onurla yaşayıp - ya da hala yaşıyorlar - kendi ölümleriyle ölüyorlar; ülkelerini koministlerden kurtardıklarının mutluluğuyla! Niçin bunu anlattım: arada sırada belki bu olayların yıl dönümlerinde gazetelerde  böyle anımsamalar oluyor ve okuyoruz ama kimse buna zum yapmıyor”
“Kenan Evren’in 12 Eylül 1980'de yaptığı askeri darbenin üzerinden tam 40 yıl geçti.Seçimle iktidara gelen hükümet devrilmiş, Türkiye’yi tamamen değiştiren müdahale sonrasında 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi.”
Daha yeni, Petro almadovar’ın prodüktörlüğünü yaptığı, Robert Behar ve Almudena Carrecedo’nun belgesel filmi “ÖTEKİLERİN SUSKUNLUĞU” gördükten sonra, “acıyı” unutan tek millet değiliz dedim,  buna “ kuzuların suskunluğu” da diyebiliriz çünkü insan biraz da kuzu yani Nazım’ın değişiyle: “KUZU GİBİSİN KARDEŞİM”. 1977 de Franco’nun ölümünden sonra demokrasiye dönen İspanya’da Frankistlerin yaptığı tüm katliam, 1980 yılına kadar sansür olmuş daha sonra çıkarılan kanunlarla unutulmaya terk edilmişti! Ölülerini arayanlar, bürokratik zorluklar ve de zaman aşınımına uğrayan yani unutmaya mecbur edilen zorluklarla ülkede bir sis oluşturuldu! İşte bu belgesel: eşini, oğlunu, bir yakınının izini arayanların öyküsü ve de buna paralel olarak Arjantin’de daha yakın zamanda yaşanan askeri rejimin yok ettiği binlerce kişinin “meçhul cinayeti”! Zaman her şeyi siliyor ve biz de unutuyoruz. Bilmiyorum bizde buna benzer bir belgesel yapıldı mı? Benim bir tek bildiğim bırakın belge filmini, doğru dürüst bir yazı bile anımsamıyorum; aklıma genen Erdal Öz’ün “Yaralısın” kitabı! O zaman bir genç kuşağın bundan haberi yok; General Evren’ni boş zamanlarında resim yapan ton ton bir kişi olarak anımsıyacaklar! Yanlış anlaşılmasın bu “REPRESTION” yalnız 80 yıllarına özgü değil, bizim kuşağın tüm yaşantısında 70 yıldır, hiç nefes almadı bu ülke; işte bir “CEZA SÖMÜRGESİ”
Kitabımdaki “fotoğraf” öyküsü kimseyi şaşırtmadı, hiç kimseden bir yanıt almadım; 18 yaşında kıt olanaklarla okumaya çalışan bir enstitü öğrencisinin belki geleceğini ters yüz edebilecek bu sarsıntı kimsenin dikkatini çekmedi. Şuna daha çok inanıyorum: “sanal” bir dünyayada yaşıyoruz, bizi bu boyuta soktular; ben daha çok kitap satıp ama kitap okumayan editörler, ilgi alanları boş; yalnız kitap ticaretiyle ilgilenen kitap “deynekcileri”ni kınıyordum ama bu deneyimimden sonra kitap okunmadığına karar verdim! Diyelim bu öykü biraz “kan-revan” ama kitabımın birinci öyküsü: “Zero Hipotez”in içeriği: ressam Avni Arbaş’ın Paris’deki “dépressif” son yılları, beraber yaşadığımız o yılların gerçeği de kimseyi ilgilendirmiyor, sanatçı dostlarımdan da hiç bir yanıt gelmedi! Amacım istatistik yapmak değil ama zorla “kurmaca” kitaplar mı yazalım, kişilerimiz mutlu, başarılı kişiler mi olsun, öykünün sonunda ölmesinler mi?
“SESLERİN YANKISI UZAKLAŞDIKCA, KİTAPLAR DA RAFLARDAN BAŞINI ALIP GİDİYOR”

Yorumlar

  1. Degerli üstadım,evet kItap okuma alişkanlıgı yok,insanların tepkisi de yok.'kuzu gibisin kardeşim ' de çok yerinde.Anlattıklarının hepsine katılıyorum.Ancak anıları,yaşananları,bütün bir hayata sıgan tecrübeleri kitaplaştırmak önerisi bu otantik bilgi birikimini genç nesillere aktarmak adına yerinde bir öneriydi.zero hipotez kitabı o kadar yerinde bir kitap oldu ki gelecek genç ressamlar,hatta gelecek nesiller icin bir hazine degerindedir.winsan bu kitabi okumaya doyamiyor.Teşekkürler,Büyük Usta.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM