CAMERA OBSCURA/ Anlamsızlığın anlamı - Virüsten sonra sanat mevsimi -

 KAOS' un ikinci yılı bitmek üzere, örneğin Fransa'da Eylül'le birlikte "saison litteraire" şaşkınlık verici; geçen yıllara göre iki misli kitap - roman - yazılmış,  dev kitap-evleri ödülleri manipüle ederek kendi seçtiklerini vitrinlere yerleştirecek ama şunu açıklamada fayda var: 60 yıllarında. tüm dünyayı kültür ve sanat adına mıknatıs gibi çeken Fransa, yaratıcılık adına kan kaybediyor, söz ettiğim: yazı'dan tutun da sinema - belki uluslararası düzeyde en "mediocre" bir sinema - ama kendilerine özgü festivaller, ödüller düzenleyerek su yüzeyinde kalmasını beceriyorlar. Plastik sanatlarda"contemporary milyarderleri" bunu parasal yönetse de, - Christy's, Sotheby's vs. milyarder F. Pinault'un - star sistem yine Amerikalı ve İngiliz sanatçılarının elinde. Malûm merakla geldiğimiz Fransa değil, Modern, Çağdaş adına kabuk değiştirerek bugüne geldiğinde bu ülkeyi yöneten "kültür"de başını aldı gitti; anlatmak istediğim bu "bıkkınlığı", onun son günlerin yaşayan bizim kuşaktan meraklıları görebilir; ama her davulun önünde oynayanlar; işte bu yazımın devamında kendilerinden söz edeceğim.




Bugün 12 eylül: Amerika daha bir kaç hafta önce Afganistan'da yediği tekmenin açısı dinmeden 11 eylül'ü anıyor! Ramiz'in resimlediği çocukluğumun "alfabe" kitabı geldi aklıma, içeriği halâ aklımda, örneğin: " karga karga gak dedi, çık şu dala bak dedi, çıktım baktım o dala, şu karga ne budala!" Bela aradığı her ülkeden kan-revan kaçarken, amacını gerçekleştirdiği bir kaç ülke var, silah çekmeden: Büyük Elçi Ertegün'nün naaşını getirmişti Missuri zırhlısı, yıl 1948, İstanbul genelevlerine dek onarılmış, boyanmış; Amerikan denizcilerini ağırlamak üzere! Bu iyi niyetin arkasında ne gizli diye sorarsanız, Demokrat Partisi'nin seçimi kazanmasıyla dini ön plana getirerek ülkeyi "hiptonize" etme planını, Amerika'da basılan 16 milyon pocket kuran bastırıp, 1500 barış meleğini Anadolu'ya salıvermek - çok iyi türkçe öğretilmiş ajan - , ezanın Arapçaya dönmesi, komünist avı, kültüre sansür ve yargılama! Politika ve orduyu tam kontrola alındıktan sonra "laisizm"i nasıl sarsabilirim? Amerikan petrol şirketi Aramco vasıtasıyla Vehhabili'lerin finanse ettiği "cami yaptırma ve kuran okulu" gerçekleştirerek günümüz Türkiye'sini oluşturan kısa bir geçmiş. Buna paralel 60 yıldır askeri darbeler ve répression vs. ülkemizin yaşadığı bu zulüm'ün faturası yine bu Amerika'ya çıkacak! 




Twitter'de düşünür Emin Çetin sessizliğini bozarak, "Sapancı Üniversitesi, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim-Tasarım fakültelerinden 22 genç sanatçının "Dün, Bugün, İstanbul" sergisindeki "enstallation eserleri ima ederek: Baudrillard, "Çağdaş sanat yapıtları, galeriye gitmediğinde çöpe gider" diyor,! ama  bence bu dokundurma şu gerçeği açıklamıyor ya da kendisi değinmekten kaçıyor: giderek sanatla ilgili üniversite sistemlerinde "çağdaş ve modern" amaçlı öğretim ve öğrenciyi yönlendirmeye saptanmış genel bir "misyonerlik" açıkça ortada sanki Amerikan üniversitelerinde olan ve paranın yönettiği ve zengin fondation'ların dışardan müdahale sistemi. Gördüğünüz gibi İstanbul Bienali'ni de aynı kurguyu dile getirecek. Şaşırıyorum: ya bu adamlar Eminönü'den geçmemiştir ya da Arter ve onun çevresindeki snop galeriler gibi Kasımpaşa ve Dolapdere   gelip, John Cage'in müziğini deşifre ederek Altan gürman'nın resimlerini özlüyorlar.





 Hayır Emin Çetin, daha gelip görmedin; dünyanın en önemli Çağdaş Sanat kolleksiyonu, François Pinault'un Venedikten sonra Paris'de bir kaç ay önce "Bourse de Commerce"de açılan devasa koleksiyonunu, o zaman Baudrillard biraz erken öldü; görseydi şöyle söylerdi: "..çöpten gelen contemporary kolleksiyonlarına girer! 

                                                    Thomas Schutte / Effliency Man

Çok ilginç: nedeni meçhul, bu son günlerde bana ulaşan tüm galeri sergi çağırıları anonim; bana sanki ölü toprağı serpiştirilmiş boş mekanlar, anlamsız bir "transparance", yer yer "misafir odası" ambiyansı, doktorların bekleme odalarına özgü bir olamamazlık çağrıştırıyor! Hep kendime sordum: bir galeri nasıl yaşar ya da yaşamaz ama hep iyi niyetle açılıp borçla kapananlar belleğimizde; pentür devrinde bile! Haberim olmayan bu galerilerin daha büyükleri, Arter'in gölgesinde yaşayan, onlara sormuyorum; orası bir "No Man's Land" 

















Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA