OXYMORE- GÜNLÜKLER/EKİM
Işık başını almış gidiyor ama gitmeden önce yine başka bir öğreti; bak, sana bir naturmort göstereyim; acele etmek gerekiyor, ışık başını almış gidiyor ama gitmeden önce yine başka bir öğreti; bak, sana bir naturmort göstereyim; acale etmek gerekiyor, iki saniye sonra bu şenlik bitmiş olacak ama bunu başkasına anlatamazsın; eşimin gösterdiği salonun bir köşesinde akşam ışığının boyadığı bu naturmort öğretisi, ister istemez bana resmi çağrıştırıyor ve onu belleğime geçiriyorum ama anlatmak gerektiğinde sözcükler yetersiz, işte çağın mucizesi fotoğraf bunu belleğine geçiriyor, şimdi rahatca izle ve öğretiyi tartış. Sen ki eski ustaları, ne bileyim; Juan Sanchez Cotan'ı, Wilem Kalf'ı, Pieter Claiesz'i, onların masalarını; bir arkeolog gözüyle tek tek inceleyip, her tuvalin bir öyküsünü yazardın kafanda. Nurnberg müzesinde gördüğüm Jan Davidsz del Teem'in bir tuvali; naturmort'un kurallarının ötesinde, ressamın kendini de içeriğe koyması beni daha çok ilgilendirmişti:
El Desdichado
Je suis le ténébreux,-le veuf,-l'inconsolé,
Le prince d'Aquitaine a la tour abolie
Ma seule étoile est morte,-et mon luth constellé
Porte le solei noir dela Mélancolie.
Gerard de Nerval
DİORAMA
16 ekim 2014 Paris'de bir sergiyi izlemeye giderken, Rue Rivoli'de birden gözüme çarpan bu vitrine yaklaştım; nasıl olur, ben bu ressamı tanıyorum! Hiç de fena bir "triptyque" değil, ilginç! Gözüm ısırıyor bu ressamı; nasıl olur?
MİMİMALİSME ÖVGÜ
Milyarderlerin sanata yaklaşımları kurumsallaşmaktan öte, daha büyük, daha görkemli olmakta devam ediyor; bu günlerde açılacak olan Bernard Arnauld'un "Fondation Louis-Vuitton"müzesi nedeniyle Telerema dergisi bu tür zengin yatırımların başında gelen harp öncesi Fransa'dan Amerika'ya göçen Menil ailesinin Texas- Haudson'daki "The Menil Collection"u anlatırken, müzenin içeriği ne kadar geniş anlamlı olursa olsun; sanat tarihini kimin ve de nasıl yazıldığını görüyoruz. Şunu açıklamakta fayda var; Cy Twomly'liyi kim, nasıl, ne ölçüde algılarsa ve de özenirse, özensin,
bu da tartışılır ama böyle büyük mekanlarda bizimle dalga geçmek, Tüm sanatların çağımızın açılımına paralel oluşumunda, mekanları kirletmek, bir günün sonunda fırçalarımızı temizlediğimiz "torchon" bezine bile yakışmayanı çağımızın büyük sanatçısı adına yutturmak şimdi bir virüs hızıyla
milyarderleri yakalıyor. Lütfen bana bunları yazıya, müziğe, sinemaya çevirin. Örneğin içeriğe özgün, varoluşumuzun dışavuruşundaki hayale özgü o inanılmaz nehir bu kadar sığlaşabilir mi?
FİAC'ın açılış öncesi, kentin sokaklarında da performans açılımı; fuar'cıların beklemediği ilginç olaylara neden oldu. Uzun bir süredir, sanatın amacını saptırmak adına yaptığı objelerle provakatör görevini yapan ve de istediği her müzenin kapısını açan Paul McCarthy, bu kez ünlü Vandome meydanına 24 metre, plastik heykeli, şişirilirken olaylara neden oldu. Bu objet'in adını "Ağaç " olarak duyurmalarını ötesinde sanatçı "Plug Anal" yani bir "sexetoy" içeriğinde yaptığını daha önce duyurduğu için bunu bekleyen bir grup, kendisini tokatlıyarak eserini meydana koydurtmadılar.
Paul McCarthy/ Chocolate Factory |
Yayoi Kusama |
Bu fuar'da ilginizi çeken yapılan değil, giderek ne kadar gereksiz olunabilir; yaratının "sığlaşma" limiti nerede duracak? Dıştanve içten katılan galeriler burada olabilmek adına harçadıkları synergie ve para! demek ki bu para kazanılıyor. Örneğin ismi nedeniyle başımı çeviren Rey Akdoğan'nın sergilediği galeri. Nedir, bu adamları "kendi boşluklarını" sergileyip ve de yaptığımız sanattır diye kafa yıkamanın çüreti? Merakla kimdir diye araştırdığınızda, karşınıza MoMa da sergiledi gibi bazı referaslar çıkıyor.
Rey Akdoğan |
Rey Akdoğan |
Gittikçe kabul ettiğim, insanın görmek istemediğiz öbür yüzü; "becerililik" ; ve bu nedenle "minimalisme" bayılıyorum. Malevitch'in 1915 de yaptığı "beyaz fon üstünde siyah kare" den 1960 da Ad Reinhardt'ın siyah tuvallerine ve bugün büyük bir çaba sonucu metal portatif bir masayı masa olarak değil de contemporary'e özgü şöylece yatırmak!
Yorumlar
Yorum Gönder