Kayıtlar

HAYAL MÜZELERİ 5 / ALBRECTE DÜRER- MELANCOLIA

Resim
Albrecht Dürer / Melancolia - 1514 / bakır üstüne gravür 23.9x16.8 cm. Dürer ve melankoli meleğini uzun yıllar önce bir dergide - kanımca " L'oeıl " dergisi - gördüğümde , öyle bir çekim alanına girdim ki , gördüğüm düşlerin bunun yanında çok yavan kaldığını  ve de ilk kez bir resmin analizinde sembollerin dili ve anlatımın önemini , resim çizmenin bir yetenek ötesinde , ressamın bilgeliğinin önemini kavradım. Resmi öğrendiğimiz yıllardı ; Picasso'dan , Dufy'den giderek Rothko'dan vs. artık bunalmıştık ama kimse çıkıp Dürer'den söz etmiyordu , gravür sanatından da fazla haberi yoktu milletin .Bize resim öğretenler o yılların , günün moda akımlarını ressamlarını kopya etmekten öte , müzeleri de doğru dürüst dolaşmamışlardı . Daha sonra Dürer ve gravürüne Avrupa kentlerinde dolaşırken bir kaç müzede rastladım  , Melancolia'nın gizemini araştırmak adına fazla bir döküman yoktu , harp sonrası sanatının düşünürleri günün modasını düşünüp tartışıyorlardı...

HAYAL MÜZELERİ 4 /DE CHİRİCO / ARİANE

Resim
"Métaphysique" iç ya da dış , Chirico'nun ülkesindeyiz , dostum Roby Zober bana "Tobie'nin düşünü "anlatıyor , gece hafif korkuya dönük , ay ışığı herşeyi deforme ediyor , büyütüyor , gölgelerimiz biraz ötedeki "arkade"lardan içeriye girmiş , bizden habersiz  meydana " Uyuyan Arian'a " yönelmişler. Biliyor musun dedi Zober : " Chirico'nun Arian'la ilişkisi tek bir romanı içerir, onunla ilişkisi ilk kez Versailles'ın parkında karşılaştığı Cornelius Van Cleve'nin yaptığı kopyasıyla başlamış , sonra Louvre'daki mermer ki o da kopya giderek Vatikan' da da Uyuyan Arian'ı buluyor : Vatikan Louvre Atina Versailles Chirico bu "metafizik" geziye 1910 yılında çıkmış ; "..ışıklı bir sonbahar öğleden-sonrası Floransa'da Piazza Santa Croce ' de bir bankta otururken garip bir sanrı yaşadım , sanki çevremdeki her şeyi ilk kez görüyormuşum gibi ! Birden başka bir havaya gir...

Hayal Müzeleri 3 / André Kertesz - Meudon

Resim
André Kertesz 1923 yılında Macaristan'dan Paris'e gelirken kendini kanıtlamış bir sanatcıydı . Paris'e gelmek o yıllar için , ilgi alanları geniş , meraklı olanlara özgün , sanat adına ,  harp sonrası herşeyin olup bittiği bir kente gelmekti . Gerçekten 20 yüzyılı sanat olarak tanımlayacak herkes oradaydı . örneğin fotoğraf dediğimizde ; Erwin Blumenfeld , François Kollar , Gisele Freund , Man Ray , Raoul Ubac vs. Sürrealizm grubu tüm olarak André Breton , Louis Aragon , Paul Eluart , ressam Max Ernst , Dali , sinema Louis Bnuel şimdi aklıma gelenler. Kertesz bu akıma girmeden belki sürrealiszmin bence " allégorique " en önemli fotoğrafını gerçekleştiriyor André Kertesz - Meudon 1928 Bu fotoğraf hiç bir zaman gizemini yitirmedi , her kez ondan yeni bir öykü çıkarttım , giderek bir film bile düşledim ; o gazeteye sarılı tabloyu götüren adamdan hareketle . Meudon'u çok iyi bilirim , gün geçmez yolumuz buraya düşer ,  bir zamanların banliyösü şu anda çok m...

Anıt ve Heykelin Çağdaş Yükselişi ve Düşüşü 2

Resim
Jean Cordot- De Gaulle Anıtı/Champ-Elysée Ne zaman Grand Palais'ye gitsem , ister istemez bu anıtın önünde durup düşünürüm ; bir anıt ya da " hommage" daha çirkin yapılabilir mi ? Teknik eleştiriden önce figüre gelelim : De Gaulle çarpık yürüyor ,içkinin etkisiyle adımları çakışmıyor . Sağ elini dilenmek için açmış , sol eliyle de tabanca işareti yapıyor .Giyseleri o kadar ağır ki kemer olmasa , ceket onu aşağıya çekecek. Modlaj o kadar kötü ki sanki tüm heykel "çiçek-bozuğu" geçirmiş , bronz ağlıyor : Jean Cardot Ülkemizdeki heykel ve anıtın sanat ve içerik adına sığlaşmasından , çirkinliklerin  beton/bronz olarak hamasi duyguların korunumunda gelecek kuşaklara iletilmesini yazarken öteki ülkelerde de daha iyisi yapılıyor mu ? işte örneği Fransa! Bunu yazmak ya da haykırmak gerekli mi? Belki ; benim gözlemim epey eskiye dayanır : Akademi yıllarımda ülkemizdeki bu anıt-heykel ticaretine tanık olduğumu söylemiştim ama 70 yıllarında Fransa'ya geler...

Anıt ve Heykelin Çağdaş Yükselişi ve Düşüşü 1

Resim
Ankara 1930 Belleğim gerilere döndüğünde , ister-istemez kendimi "beyaz bir kentin" gözalabildiğine büyük bulvarlarında bulurum . Korku ve heyacan vardır bu gözlemde , sonsuz ağaç  perspektivinin gerisinde " büyük granit binalar" , onları çevreleyen parklar , güller ama nedir beni benden koparıp , başka bir boyuta yerleştiren ?- Daha sonra mimariyle ilgilenip " Bauhaus , Walter Gropius ve onun ekolünü tanıdığımda ,Avrupa'yı adım adım dolaştığımda aynı şoku yaşadım - . İşte o Ankara , bilmiyorum hangi yıl ; ilk kez merakla bu dekorun ucuna yürüdüm , önüne geldiğim  bu anıt beni iyice şaşırttı , hayranlıkla baktım ; Atatürk/ Pietro Canonica 1927 Hala bugün bu anıtın, bu heykelin çekim alanındayım , Etnografya müzesinin önündeki bu heykel 1927 yılında Pietro Canonica tarafından yapılmış ve Atatürkün de poz verdiği söylenir. Bir ülke yeniden doğuyor yangın sonrası bir ormanın küllerinden doğan genç ağaçların yeşermesi gibi , Avrupanın en gözde mimar...

CAVEAT EMPTOR

Resim
Bugüne dek peinture konusunda ; içinde olduğumuz , kulağımıza , gözümüze ilişen , büyük paralara satılıp bizi şaşırtan , médiatique şamatanın alıp sattığı önemli ya da önemsiz görselin peşine takılıp , onun simya bahçesine girmedik . Günümüz sanat öğrenimi ; okul ve " Akademi " olarak , contemporary salgınıyla asıl amacını unutup desen ve peinture tekniğini yok edince , ressama da " contemporary performance " tipinde bir kişilik kazandırıp peş peşe açılan "modern müzelerin " dekoruna koyduk. Türkçede " faussaire " sözcüğüne bir karşılık ararsak "sahteci " bunu karşılamaz çünkü sahtecilik bizde aşağılık anlamında bir " üç kağıt " adına bir sokak terimini yansıtır. Buna "göz boyamak" da diyebiliriz resme daha yakın " boyamak " adına . Ken Perenyi ismi bugünlerde çokca konuşuluyor, inanılırsa yaptığı bine yakın tablo ;  özellikle Amerikan Resmini kapsıyan ünlü ressamların kopyaları ya da onların üslüplarınd...

güzel ya da gizem

Resim
Golden Tortois - Charidotella bicolor Güzel'i  tanımlamak gerekir mi ? Belki geçen asır yaşamış bir estet olarak , böyle bir açıklamaya girebilirdik ama ,  ne yazık ki " güzel " artık şaşırtmıyor bizi , hiçbir şey ,  giderek güzellik kavramı , olağandan da öte   génétique bir duyguya dönüşüyor . Peki  karşıtlıkları ortaya koyarsak ; " çirkin " ne ?  Ya da siyah -beyaz , cennet - cehennem ; Centaurus-Navajo/Arizona Bu ikilem arasında dolaşırken ; birisi kulağıma fısıldıyor : " güzel , ona bakanın gözlerindedir " , o zaman tartışmak gereksiz . 60 yıllarında Güzel Sanatlar Akademisindeyiz , Bizim atölye ; Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesi, ötekiler göre çok daha serbest , tartışmaya açık , hocanın şairliğinden gelen yanıyla  , ilgi alanlarımız gözümüzü her yana çekiyordu . Bir gün" güzel "i tartışırken , hoca " Ben güzele güzel demem , güzel faydalı olmalı . " diyordu ve biz de israrla güzel bir kadın nasıl faydalı olabilir sorusu...