günlerin köpüğü

Bu kez Boris vian’ı anımsadım , zihinsel geziler , bellekte , örneğin  » 100 soruda  » gibi saklanabilecek bilgileri betonlaştırır. Geçende modacı Alex geldi ziyaretime , Paris’den İstanbul’a döneli epey oluyor , anılarını yazıyor , bu nedenle kazılara Paris’den başlamış. 1976 yılında geldiğini söyledi , şöyle bir panoromasını yaptık o yetmişli yılların ; unutulmayan renkli kişilikler su üstüne çıkmaya başladığında , en ilginç kişilik galiba Cornail ‘ le, bereber yaşadığı Selahattin Kuzuoğlu’ydu. Cornail, İstanbul mozayık ‘ının kırılmadan önceki döneminin çok orjinal bir kişisiydi. « Restaretör » olarak çalışırken ,anadoludan  gelmiş  genç işçi Selahattine aşık olur. 6-7 eylül olaylarından sonra kapı-dışı edildiğinde Paris’e gelir , yerleştiğinde Selahattin’i de çağırır yanına.1970 yıllarında tanıdığımda, ikisi de Sonnabend galerisinde çalışıyorlardı.Bu galeriyi Sarkis yönetiyordu , kanımca Sarkis onlara bir iyilik yapmıştı, Cornail galeri sorumlusu , Selahattin ise boyacılık ve de teknik işlerde.Gelelim bu galerinin önemine ; Ileana Schapira , Romanya’da doğar , genç yaşta Amerika’ya göç eder, 1931 de Leo Castelli’le evlenir  ve harp öncesi Paris’de Vandome meydanında Galeri Droin’i açarlar . Harp nedeniyle kapanan galeri ve tekrar Amerika’ya dönüş , Leo Castelli’den boşanıp Michael Sonnebend’le ikinci evliliğini yapar.Asıl ismini bundan sonra  » avat-gardisme  »  adına « Sonnebend  » galerisiyle başlar. Bugün pentürü bir kenara itip , kavramsal sanat diye kafa yoranların , gerçek   »renaissance » sı bu galeridir. Gelmek istediğim konu ; 60 yıllarında Paris’de bir şubesi açılan Sonnabend galerisine yönetici olarak Sarkis’in nasıl girdiğini bilmiyorum ama bir süre sonra , o zaman için  özellikle çok yeni olan  » performance  » vs. etkinliklerinde isim yapmaya başladığı bir gerçek. Geçen yıl Boltanski bir konuşmasında, kendisini Sarkis’in bulduğunu söylüyordu.Biz 1970 yılında bu galeride bir « HAPPENING »  e  katıldık ; bir amarikalı sanatcı galerinin ortasında, kendi çevresine tebeşirle  bir daire çizdi , içinde 5 dakika durdu ve happinig bitti. O günden bu güne ,Joseph Beuys , Fluxus , anti-art .narratifs  vs. başlayan « conceptuel  »  , Biennaller , modern müzelerin uluslararası  » lobi  »  ve ekonomik güçlere sırtını dayayan bir güç , 21 yüzyıl resmi sanatı olmak üzere. Benim dikkatimi çeken tek isim Marina Abramoviç , yapacağı her çılgınlık için bütün kapılar açık ona , O da sırtını Newyork – MoMa ya dayamış , sürekli « performance lar yapıyor ,kendini sergiliyor,örneğim bir masanın üstü aklınıza gelebilecek her türlü kesici alet- edevetla dolu , siz geliyorsunuz masadan aldığınız jiletle suratınızı kesiyorsunuz , video sunu görmenizi tavsiye etmem. Abramoviç tüm çıplak , karşısında yine bir erkek, aynı vaziyette, MoMa da özel yapılan dar bir kapıda duruyorlar , davetliler içeriye girmek içim bu iki « nü  » den sürtünerek geçmeleri gerekiyor , işte sorun burada başlıyor : bilmiyorum siz nasıl geçerdiniz ? Ne yazık Cornail yok artık , yaşasaydı sorardım .



Yorumlar

  1. Bugün neyin sanat olduğu ve neyin olmadığını anlamak gerçekten çok güç bir iş. Sanat gösteri piyasasının söylediği şey olmaya devam ediyor.

    keyifli bir blog olmuş, emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gösteriden de öte vahşedi şiddeti meşrulaştırıyor güncel Sanat adına yapılanlar :(

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM