öteki Freud
Bazı sanatcılar vardır ; kendi varoluşlarından taviz vermezler , günün moda akımları , » médiatique » çekim alanları paranın ve ünlü olmanın dayanılmaz albenisininin , yaptıklarıyla ters orantılı olduğunu çok önce kavramışlardır. Lucien Freud ‘ un bir başka sorunu da dedesiydi , ünlü bir kişinin gölgesi , gerçekten onu izleyen kuşakların ,- ne yaparlarsa yapsınlar- , her zaman bir sakıncası olmuştur. İzlediğim kadar Freud ismi ona biraz da « desavantage » yaratmıştır , sürekli araya kurulan köprüler ; onu daha da kendine dönmeyi , Londra’da Notting hill ‘deki ı8 yüzyıldan kalma küçük evinden çıkarmamıştır. Bu kendine çok özgü kişilik , resimlerinin satıcısı William Acquevella’nın dediğine göre : kendini şöhrettten » isolé » etmesi kadar, paraya karşı da o kadar » püriten » kılmıştır. Resimleri uzun yıllardır müzelerde ve kolleksiyonlarda , satış evlerinde 30 milyonlara ulaşması kafasındaki » kaosu » değiştirmedi , harp sonrası » Londra ekolü » olarak tanınan bir grup ressamın ; Francis Bacon , Frank Aurbach vs. ortak noktaları figüratif bir yol çizmeleri , daha ilginç , o yıllar öteki sanat merkezlerinde genellikle » abstre » ye ve ona paralel yenilikler , bu ressamları değiştirmedi . Bu demek değil ki Lucien Freud hiç kimseye bakmadı ; ilk yıllar Paris’de ilişkide olduğu Giacometti , bence kendi öznel kişiliğine çok etkin olmuştur , dikkat edersek , para ve ün sirenlerinin çağrısı bu iki sanatcıyı da mütevazi yaşamları ve modest kisiliklerinden uzaklaştıramamıştır.Amacım tekrar bu ressamın sanatının analizini yapmak değil beni ilgilendiren bu resmin yapıldığı mekan , ressamın yaşadığı ortam . Bu nedenle sanatçıların » auto-portrait » si kendi yaptıklarıyla , fotoğrafcıların gözüyle olsun çok ilgilendirir . Mekan, yaşanmışlığın bütün belleğini kendine saklar , onu gizemi ancak orada yapınlanla çözülebilir . Lucien Freud ‘ ün Nottig Hill ‘ deki mekanını çok uzun yıllardır izlerim , Francis Becon’ un atölyesi üstüne çok yazı yazıldı , dağınıklığı o kadar akıl – almaz bir » absürt » görüntülülüyordu ki bir gün anlatmak isterim. Freud ‘ ün mekanını daha çok tablolarından tanıyoruz , düşünüyorum da benim atölyemin yanında ufak bir oda. Chavelet , bir sandalyenin üstünde temizlenmemiş , giderek kurumuş ve de fırçalılıklarını yitirmiş » fırça » ormanı , boyalar ne yazık ne gibi malzeme kullandığını göremiyoruz . Şunu söylemek gerek sanat tarihçileri , resim eleştirmenleri , vakanüvistler bu konulardan o kadar uzaktır ki , sanatcının teknik ve « meterial « dünyası onlar için » karanlık İbranice » dir. Evet atölyeye dönersek ; o meşhur kanepe , » ocre- jeune » , üstünde » et » lerini algıladığımız çıplakların uzandığı obje. Dede freud ‘de meşhur » psychanalyse » kanepesi , üstünde bir türk halısı , sanki birbirine gönderme yapıyor. Freud ‘ün tüm resimlerinde kendinden , yaşamından , mekanından onu çevresindeki tüm dekor gösterilir , yani günlük yaşadığına gönderi yapar sanatçı . Nasıl çalıştığını adım adım görürüz ; modeliyle konuşuyur mu bilmiyoruz ama arada sırada verilen molalarda herhalde bir bira içiyorlardı işte o sıradaki yapılan dialog ! Resim ilerledikce , tansiyon da yükseliyor ; boyayla o » et » in transprence » sına varabilmek, fırçaları temizlediği elindeki bez doymuş vaziyette , arkadaki pencerenin perdeleri ne işe yarıyor ,şöyle bir göz attığımızda , perdelerdeki boyayla tuvallerdeki boya aynı kalınlıkta , Freud soyunmuş , terlemiş , sinirli resmin gerçekten bitip bitmediğinden kararsız .
Yorumlar
Yorum Gönder