salyongozların maviye dönüştüğü bahçenin bir köşesi

Bahçenin yaşadığı güzel günler , çocukluğumun da günleridir , yakın köylerin birinden gelen Recep uğraşırdı mevsimlere göre yapılacak işleri.Eşeğini çiçeklerden uzak bir yere bağlar ,kendisine gösterilen işleri yapardı.Örneğin bağları budamışsa,ertesi sabah babam erken kalkar , robe de chambre ‘ nın cebinde kitaplar , elinde bir kadehle , bağların budandığı yerlerinden akan öz sularını toplardı , güya bu iksir onu ölümsüz kılacakmş , ama 47 yaşında öldü. Babaannemin’de mucizevi bitkisi  »  yerelması’  » idi  . Bahçe kış uykusuna yattığında , toprağı biraz eşelediğinizde , kırmızı yerelmalarını bulmak çok şaşırtıcıydı. Kışın saksıların konduğu , ortadaki köşkün arkasında , kırık saksı , kesilen bir ağacın gövdesi , bir araba tekerleğinin dibinde bulduğum salyongoz kabukları da benim aklımı çelerdi ; bu kabuklar maviydi , eskimiş bir çivirt mavisi, Bugün kimse  » çivirt  » in ne olduğunu bilmez , bilenler ise bir kare çivirt saklarlar dolaplarında ki bu mavinin ismi  » cobalt mavisidir, Yves Klein ‘ın babasının malı gibi kullandığı mavi budur.kendisi mavi olan çivirt , çamarşırları daha beyaz yıkamak için kullanılırdı. Giderek, niçin bu salyongoz kabukları mavi ötekiler değil ! Bulamadım ama yıllar sonra okuduğum bir makalede ; İngiltere ‘de , kömür madenlerinde çalışan işçilerin geldiği çok popüler bir pub’un arkasında ; müşterilerin bira tüketimi sonucunda çokca gittikleri bir açık hava tuvaletinin toprağında, garip bir mavileşme olmuş , bu birikimin süresi yine bir yarım asır alıyor , açıklama olarak da asit üretikle topraktaki bir mineralin bu maviyi yaptığını söylüyordu . Bedri Rahmi Eyüboğlu , bir gün atölye ye  Yenikapı’dan, o günlerde nesli tükenmekte olan bir  Ermeni yazma ustasını çağırmıştı , bize kullandığı kök boyaları ve yazma tekniğini gösterirken, hocanın gözüne bir sarı renk takıldı ; – bu ne zalim sarı, reis , peki bunu nereden buldun ? diye sorunca yazmacı yanıt vermek istemedi , kem küm , hoca israr ediyor derken, yazmacının kafası attı ,- ..şu, bilmem ne otu var ya içine biraz « siyeceksin » , adama zorla söyletiyorlar , olacak iş değil ! –  Böylelikle sırrı öğrenmiş olduk. Tekrar  » mavi  » dönersek ; bence mavinin gizeminin en ilginç  öyküsü : yahudi erkeklerinin tapınırken » dua  » için giydikleri  » TALLET  » denilen şalın dokumasında, bir tel  » MAVİ  »  ip  bulunur . Bu mavi albenisi çok zor, sözle anlatılması çok güç bir mavidir ; bu  » erselik  » salyangozun  » salgısından elde edilen sıvının , bir süre sonra maviye  dönüşmesenin sırrı ; salyangozun « erkek » den « dişi » ye dönüşme döneminde ki salgısının havayla temas etmesi sonucu oluşur yani salyangoz henüz dişi değildir. Pamuk yumaklar bu sıvıya batırılır sonra ışık ve hava gerekeni yapar ve mucize oluşur . Sonuç olarak « salgı bezlerinin » , hormonların değişiminden bu simya yaratılıyor . Ne zaman bir tavus kuşu görsem ; doğanın bir mavi değil bin maviyi  bu yaratığa sunduğunu , bir albeni için niçin böyle cömert davrandığını düşünürüm . Nasıl olur da  jenetik bir rengi oluşturuyor  ;  bu  » pigment  »  varoluşun adına,  » tinsel  » bir  »pigment »  , kendini kamufle eden bir « bukelemun » un bir saniyede mavilerin ,yeşillerin , kırmızı ,turuncu ,sarıların en gizemsi olamamazlığına bürünmesi ! Başka bir gizem  » lapis-lazuli  » mavisidir  ; hemen hemen tüketilmiştir doğada ,İncas’ ların Peru’da kutsal mavisi, giderek pentürde , boya olarak renaissance da , ilaç olarak ortaçağda , süs taşı olarak bugün hala aranıyor.Gördüğüm bir belgeselde , kuzey Afganistan’da kuş uçmaz-kervan geçmez , çıplak,yüksek bir dağın dibinde bir köyün geçim kaynağı lapis-lazulis. Köylüler iki saat süreyle tırmandıkları dağın tepesinde asırlardır , tırnaklarıyla oydukları mağramsı bir delikten sürünerek ,en ilkel şartlarda çıkardıkları taşlar , suyla temizlenince birden o kutsal mavi doğuyor , soruyorum ; ne yapıyordu o karanlık mağarada ?






Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM