SANRI, KAFAMIZDAKİ METAFİZİK

Ne garip bu insan, bir ikilemi taşıyor ve bundan rahatsız da değil. Ortaçağı aratmayan "scolastique", tüm inançlara, dinlere özgü bir labirent'in çıkmazında ve de buna sanal bir evrim getiremiyor! Ölüme dair korku o kadar somutlanmış ki, gökbilimle ne kadar uzağa gitsek, "allah" simgesini de beraber götürüyoruz ve şu bilim çağında hala evreni bir"paienne" gözüyle görüp, bizim de onun bir parçası olduğumuzu; ışık, matiére ve kütlenin izinde bu gizemi çözmek adına, hiç olmazsa"varoluşun"a biraz ışık tutabilecek bir çözüme inanamıyan bu" insandan" gelen haberler kötü.





Uzun yıllardır merak alanımda olan kişi; Stephen Hawking'di. Evrenin çözümüne katkısından çok kendi varoluşundaki amansız bir hastalık: "motor-nöron" yani Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) denilen ve kasları yavaş yavaş yok aden ve bugün bile çaresi bulunamıyan jenetik bir çarpıklık onu motörlü bir arabanın üstünde çivileyip, her gün iletişim kurabileceği olanakları yavaş yavaş siliyor. Bir başka ikilemi yaşıyor Hawking, "evrenin kara deliklerini" çözmek isterken kendini kemiren evren kadar meçhul ve sonsuz nöronlarla savaş. Uzun yıllar kahrını çeken eşi Jane'nin yazdığı biographie'de Hawking, vücutca arabasının üstünde çarpılıp yok olurken tersine, beyni sürekli bir evrim içinde, evrenin ucunda dolaşıp, "quantique çekimle" "karadelikler'e" çözüm getiriyor. Çok garip, aynı çözümü bir "hayal-perest" olarak ben de getirebilirim diye düşünürdüm; "théori des mécanique'den" habersiz ya da "quantıque çekimi" bilmeden. Çok kısa bir süre sonra anladım; asıl gerçek, uzaybilim bir "science-fiction" değildir, işte o zaman bilimin anlattıklarıyla düş görmeye başladım.


İnsan, dine özgü tüm kutsal kitapların kaynağının "tevrat" olduğundan bile habersiz , ayrıca "yaratılış teolojisini" herkes kendine göre yorumlamış; bilginin yeşerdiği çağlarda varoluşla ilgili her yeni düşünce engellenmiş ve acımasız cezalandırılmış, bilginin ve bilimin parladığı ışık çağlarında ise protestanlar dışında kendi inanışına bir  reform getiren olmadığı gibi, 20 yüzyılda Marx'dan esinlenmiş toplum yönetimleri amaçlarından sapıp, "Ateism"in öğretisini bile yapamadılar, yıkıldıklarında, yatakların altına saklanan "icon"lar tekrar yerlerine asıldı. İnsanın bir türlü içinden çıkamadığı bu "idée fixe" islam'da daha da başka boyutlara ulaşıp, kendi kanunlarını uygulanmayanlarını bir ceza sömürgesine sokmak ( charia )düşünü gerçekleştirmek için din savaşlarını gündeme getiriyor.

Munch- Golgotha
Neyi özlüyoruz? Bence hiç bir şeyi,


Geçen yıllarda Paris, Espaca Electra'da James Turrell'in bir gösterisine katıldım, malum Turrell çok yönlü bir kişilik taşıyor; genç yaşta pilot, matematik, jeoloji,astronomi, ışık ve uzay vs. her şey kendi ilgi alanı içinde. Nasa ile çalışıyor çünkü konusu " ışık ve espace ". Bu gösteri ufak bir anfitiyatro'da gerçekleşmişti; önce ışıklar söndüğünde gerçek, opak bir karanlıktaydık, uzayın ta kendisi yani "obscur" , epey bir süre bize bunu alıştırdı ki kulak kontrolüne gittiğimde yapılan teste çok benzeyen, sağ-sol tınlamalar, çok uzaklardan geçen bir meteoridin sesi de olabilir, gördüğüme dair hiç bir kanıt olmayan kırmızı ve yeşil ışık çizgileri; bir karanlıktan öbür karanlığa yolculuk.


Turrell mistism'in formülünü bulmuş gibi, bu "Night Life" denemesinden sonra 1979 da Indianapolis'de bir müze açtı, daha sonra Arizona'da "Flag Staf7" volkanının "Kreter" ini satın alıp çıplak gözle uzayı izlemek için " La contemplation de phenomenes celestes " projesini gerçekleştiriyor

 James Turrell /Flag Staf 7 kreteri
Hawking'se söyletilmek istenen "... tamam evrenin başlangıcı ve sonucu üstüne bazı şüphelerimiz var, başına ya da sonuna "tanrı"yı ekleyemezmisiniz?"
Şimdiye dek Hawking hayır dedi, " tanrı'nın bununla hiç bir ilişkisi yok"!
Belki de Hawking şöyle düşünüyordur; " ..hiç bir tanrı bir insanı benim gibi çarpıtamaz, eğer varsa!"

10.000 galaxis
NASA'nın Hubble teleskopu'yla 600 saat süreyle 3003 ve 2012 yılları arasında çektiği bu sentezde 10.000 galaxi görüyoruz. İnfrarouge'dan ultraviolet'ye "camera Wide Fiel 3" le 10 milyar yıla dayanan bu topluluk evrenin ufak bir bölümü. Galiba "bir ölümlü" olarak Tanrı" yı aramak epey zor bu karmaşalıkta!

















Yorumlar

  1. Ustadim Utku,
    her zaman bizi bilmedigimiz âlemlerde dolastiriyor ve bizlere yeni ufuklar açiyorsun.
    Tesekkurler ve sevgiler.
    Mehmet Tamar

    YanıtlaSil
  2. Tanri nin nerde oldugu, acaba bizi evrende yalniz mi birakti gibi sorular ortada duruyor sadece. Bilim ne kadar ileri de gitse, Cern de hangi deneyle ne bulurlarsa bulsunlar, bu sorular ne kanita ne yanita sahip oluyor. Oylece duruyor ortada.
    Insana bir seyleri yaptiran en buyuk guc; korku, gibi gorunuyor. Inandigimiz seyin sicakligindan cikip, bu karmasanin ortasinda durmak ve binlerce soruyla kafa patlatmak cok zor. Isin kotu yani, hayatta da bunu kolaylastiracak, cesaretlendirici bir yan yok. Disarida vahsi ekonomi dunyasi, insan iliskilerindeki problemler, yasamin turlu zorluklari insani urkutuyor ve inancindan siyrilip, tek basina kalmasini engelliyor. Refah duzeyinin en yuksek olabildigi cag, bizim yasadigimiz olan olmali, teknolojik gelismeler ve savaslarin azaltilmasi gibi sonuclar nedeniyle. Simdi bile bizi saran inanclari birakamiyorken, eskiden yapamamak daha anlasilir gorunuyor.
    Neden ekonomisi yuksek ulkelerde tanrisiz insanlar cok iken, dunyanin geri kalani ilkcag inanclarini yasiyor ? Zihinlerde bir devrim yapmadan once, insanin ekonomik kosullarini iyilestirici yollara gidilmesi gerekli olabilir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM