Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇAĞDAŞ SANAT BİR CAN SIKINTISI / KONUŞMA: UTKU VARLIK - CEREN ÇIPLAK DRILLAT / ARTDOG DERGİSİ 2020

Resim
  SORULAR   *Bugünkü çağdaş sanat nasıl dinamikler üzerine kurulu?  İ kinci Dünya Harbi sonrası, Amerika’nın komünist bloguna karşı dünyayı kontrol arzusu, öncelikle “Marchall Planı”yla başlamıştı; parçalanmış, yıkık Avrupa’yı doyurmak, kurmak adına. Öte yandan bu yıkıntıda hala Paris Çağdaş Sanatın kontrolünü elinden bırakmamıştı; bir çok dünyaca ünlü Fransız sanatçısı harbin başlangıcında Amerika’ya sığınmış ve orada çok etkindi: Zadkine, Mondrian, Lipchizt, Chagall, Tanguy, Masson, Dali vs. 1947 yılında CIA’ nın yönettiği “National Security Act”, Sovyetik Blog’a karşı, “ Soft Power”; pentürü bir silah gibi kullanma amacıyla Jackson Pollock, Robert Motherwell, William de Kooning, Mark Rothko gibi abstre sanatçılar üstüne bir promotion yaparak sanki bir rönesans prensi’nin buyruğuna özgü, Abstre’yi daha doğrusu “Dışavurumcu Abstre Amerikan Pentürü’nü” dünyaya duyurmak üzere saldırıya geçti. Ama gerçekte Amerika’lılar Abstre’yi sevmiyorlardı, giderek Başkan Truman’n

SAHNEDEN ÇIKMAK

Resim
  Uzun süredir izlediğim, sanatta “kökleşme” onun getirdiği “hırslaşma” giderek “yapışma” daha ötesinde “bunama”nın akıntısında, insana dair “egocentrique” - benmerkezci “ tüm dışa vuruş, gerektiği gibi yargılanmıyor! İnsan yaşadığı sürece, onun gölgesi gibi sürdürülmek istenen “sanat tavrı” çok önce başını alıp gitmiş se, bunun farkına varamayıp hala 80. Sanat jübilesi için müzelerin kapılarını aşındıran sanatçılar, 15. Kitabını yayınlamak için uğraşan yazarlar, bunadığın hala farkına varamayan düşünürler vb. üstüne bir eleştiri görmedim! Yalnız  bizim ülkeye özgü: sanatçının “kendi müzesini açma megalomanisi niçin başka ülkede yok” bunun üstüne de “psikolojik” bir araştırma da yapılmadı! Niçin söylüyorum bunları, sataşmaktan öte, belki dünyanın en gıcık Galerilerinden Paris’deki Lelong& Cie de David Hockney’in şu günlerde yaşadığı Fransa’daki Normandiya peyzajları sergisi. "Benim Normandiyam" sergisinde 11 tablo sergiliyor, her tablonun fiatı 5 milyon dolar.            

INSTALLATION – YERLEŞTİRME / SANATTA BİR BAŞKA DOLANDIRICILIK

Resim
Önsöz: Şair dostum Levent Karataş'ın bana ilettiği  bir soruydu: "niçin İnstalattion'a karşısın"? Ayrıca buna benzer "çapraşık" hep "plastik Sanatlar" dediğimiz, gerçekten ne olduğunu da yapanların bile anlamadığı, nedenini benim sezdiğim, anlattığım ama yanıt beklerken hep karşımda bulduğum  "sağır bir duvar"!  Her şey sanat olabilir mi? Olamaz! Şimdi nereden çıktı bu tartışma? SANAT; yok öyle bir şey! Eğer ben resim yapıyorsam bu, kendimle bir diyalogdur. Güzelliğin geçiciliği gibi, özlediğimiz resim de başını alıp gidince, geriye tarifsiz bir can sıkıntısı kaldı… Bloğumda sanata özgü güncel sürtüşmeler, farkında olamadığımız yanlış öğretiler, bizi manipulé edenler ya da albenisiyle bizi şaşırtanlar, yol gösterenler vd. gibi konuları kendi görüş açımla yazarken, o güne dek farkında olmadığım conceptuel ayağıma takıldı. Geçen yıllardaki “abstre-figüratif” kavgası henüz bitmeden suyu daha da bulandırdılar. Kavramsal etiketiyle, milyarderl

LÜTFÜ DAĞTAŞ'LA KONUŞMA - 2020 - SANRI SERGİSİ /BOZLU ART PROJECT - İSTANBUL

Resim
 İstanbul’da “Sanrı/Illusion” başlığıyla resim sergisi açan Utku Varlık: “Paris Bienali’ne resimlerim gönderilmiş ama ben davet edilmemiştim!”         Lütfü Dağtaş                 1965 yılı Haziran ayının sonları. Hiç bu denli şaşırmamıştır Utku Varlık, kendisini Kunsthistoriches Müzesi’nin kapısında bulduğunda. Otostopla, cebinde topu topu 10 dolar, yemeden içmeden gelmiştir Viyana’ya. Bu Avrupa’ya ilk çıkışıdır. Kötü röprodüksiyonlarla dolu kafasını yıkamak, belleğini yenilemek, meraklarına yanıt bulmak adına çıkmıştır onca güçlüğe karşın ve bunun adı, “umut gezisi” dir. Güçlüğün adı ise, parasızlık!               Kunsthistoriches Müzesi’ne giriş parasızdır, tam biçilmiş kaftan! Bilemez ne kadar süre durduğunu Müze’de sergilenen Brughel’in Karda Avcılar adlı tablosunun önünde. Zaman akar gider, farkında değildir. Derken İsa’ya benzeyen Müze bekçisinin uyarısıyla kendine gelir. “Sanki tablonun içine girdin!” der bekçi. Doğru düşündün, der Utku Varlık. Sonrası artık upuzun bir filmin ş

80 yılları sergileri/ EMİN ÇETİN'LE KONUŞMALAR

Resim
Son Marx'siz Emin Çetin'nin yıllar boyu "gazete kültür sayfalarına" verdiği emeği, kanımca çoğumuz bilmez, bugün giderek daha sığlaşan yazılı basında bu kültür sayfaları, gazetenin verdiği parayla kimseyi yaşatamıyacağı için bu genellikle "gönüllü" yapılan bir iş görünümündedir. Gazetenin politikasına göre, kendi görüş açısınızı da sergileyemezsiniz, nedense yazının tutacağı alan her zaman kısıtlıdır, gerekirse konuşma kırpılır, saldırganlık varsa çıkartılır; kendi adıma bu sayfalar için yapmak istediğim yapıcı yaklaşımlarım genellikle dargınlıkla bitti. Bence, Urart Nişantaşı Galerisinde yaptığım iki sergi süresinde yaptığımız bu konuşmalar epey ilgi çekti, çünkü resimden öte onu yöneten kültürü konuştuk.   Sanat ne olursa olsun, her şekilde "manupulé" edildiği için, ne zaman "parasal" yanı ortaya çıktı; mertlik bozuldu. Naif duygular içinde resmini satıp yaşamak kalenderliği, şaşırtıcı sayıda özel galeri ve resimle ilgili onlarca müzaye

12 EYLÜL

Resim
                                                                        CEZA SÖMÜRGESİ                12 Eylül faşizminin resmi bilançosu BELKİ İNANMIYACAKSINIZ, TEK TEK OKUYORUM  AMA BİR KURGU YAPAMIYORUM, ABSÜRT MÜ, KARABASAN MI, - uyanınca “ sonuçta kötü bir düş’müş” diyebileceğiniz - YANLIŞLIKLA YAYINLANAN ORTA ÇAĞA ÖZGÜ BİR “ENGİSZİSYON RAPORU MU? “12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali, resmî isimlendirmeleriyle 12 Eylül 1980 Harekâtı veya Bayrak Harekâtı,[2] Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî darbe.[3] 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime karşı gerçekleştirdiği üçüncü ve son başarılı açık müdahalesidir.[3][4] Bu müdahale ile Kenan Evren devlet başkanı oldu, Süleyman Demirel'in başbakan olduğu hükûmet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türki

TUZ RUHU

Resim
 - Bilmiyorum hanki “imbik”den geçirilmiş bir kültürdür, israrla bir takım çok “snop” uçlarda, duygu alanlarımızı sığlaştırıp, bizi boşluğa itmek isteği! Nasıl kendimizi, varoluşumuzu; şimdiye dek bizi yöneten, zar zor edindiğimiz bir kültürü, paranın gücüyle Dolapdere’de kurulmuş bir değirmende öğütüp, Kurucu Direktörü Melih Fereli’nin dediği gibi: “..sessizlik, belirsizlik ve rastlantısallığı bir arada kullanan deneysel yaklaşımı..” adına John Cage’in müziğine, Flaxus sanatçılarını referansına sunulalım bu masum ruhumuzu! Eğer inanıyorsak “..galeri alanında hakim olan sessizliğin içinde yapıtlardan yükselen “sesleri” keşfetmeye ve hayal etmeye” bizi davet ediyor! “   Kanımca bu çağrı aynı zamanda Dolapdere ve Kasımpaşa sakinlerine de iletilmiştir: ne yazık kendi içinde olduğu bir paradoks’u modern’nin kaygan zemininde John Cage hayranlığına saptırmak, basit  Cage’in felsefesi: “..bırakın, birinin canı sıkılıyorsa; sıkılsın” ya da “geleceğin müziğini” araştırırken: “..çevremizde duydu

DEVE DİKENİ

Resim
 Şu sanatçı sözcüğünün bir tarifini yapalım öncelikle: SANAT bir dildir; “düşünceler üreten”, YAZI, RESİM, YONTU, MÜZİK, FOTOĞRAF, SİNEMA. Sanatın içeriğin giren bir takım olguları katarsak sonuçta bir dışavurum, insana dair saptama bilgi ve bilinçle içerik bağlantısını “hayal”den alan ve de beğeniye özgü bir yolculuk. Ama bu iç yolculukta sanatçı bireydir, ressam atölyesinde tek dir,  guruplaşma gerektiren öteki sanatlarda yine kendi kurgusunu kendi yönetir; imza onundur. Sanatın belki görünmeyen yüzü ne kadar tecimsel olsa bile, onu pazarlayanların dümen suyuna girmez, Çağdaş Sanatı Desteklemek” adına bir “Zombieland” benzeri dernekler kurup, sanata eğilimli gençleri, daha Sanat nedir kurgusundan uzak, sanatın ruh halinden habersiz, eli kalem.., fırça tutamaz çünkü okulunu saptırmışların bir “SEKT misali kafasını yıkamaz! Ne mene “Kavramsal Sanat” gibi bir can sıkıntılarıyla gerçek sanatı bulandıranlara sözüm.  Bu kuruluşun adı “SAHA” İşte bu " VAKİT GEÇİRME DERNEĞİ"nin yen