HAYAL MÜZELERİ 2 / VERMEER - PENTÜR SANATI


L'Art de la Peinture - huile sur toile-120x100 / 1665-66
Vermeer

Bugüne dek bir tablonun okunmasında : " içerik " adına  ; düş'e dair gizemi " alléégorie ", şiiri içeren anlatımı , resim tekniğiyle  ve de bir tuvalin el değiştiştirmesi adına , resim tarihinin en önemli yapıtlarından biridir . 1965 yılında , ilk kez   Viyana , Kunsthistorisches Museum'a girdiğimde , öyle bir müze düşünün ki düşlediğiniz tüm ressamlar sizi beklesin!  Önce hızla dolaşıp , kafamda bir çekim yaptım , bir kaç gün gelmek gerekiyordu yalnız seçtiklerime iyi bakabilmek için . Bilmiyorum ama her kez Vermeer'in atölyesi 'e dönüyordum , bir gizem , bir başka "allégorie" beni bu mekana çekiyordu . Şunu açıklamada fayda var ; resmi bilmekle , hissetmek aynı olgu değil ; oysa bugün bir bilgi çağı , herşey gözümüzün önünde , sanatın bir envanterini yapmak istiyorsanız ,bir düğmeye basmak yeterli , bir imaja , bir reprodüksiyona , sanatın öz geçmişine ulaşmak kolay , müzelerin retrospektif değiş tokuşu sayesinde fazla uzaklara gitmek de gerekmiyor . 1965 harp sonrası bir Avrupanın kendini yenileme adına yaptığı değişim , gözle görülüyordu. Bugüne göre daha hümanist ve toleranslı bu dönemde benim gibi beş parasız dolaşmak , müze gezmek gerçekten bir şanstı. Bu merak sonucu, sanat adına varoluşun ülkemizdeki "olamamazlığının " nedeni kafamda netleşmeye başladı ; şu karşımda duran tuvalin analizini ; yani içeriğini , pentür tekniğini , çağını , ressamını kimse yapmamıştı , hocalarımızın da haberi yoktu bundan , dedim ya " kültür lükstü " o yıllar .
Bu tablonun da anotomisi  ötekilerden daha çok yapıldı ; anlatmaya belki gerek yok ama sanatta yenilik yapmak isteyenlerden başka , gerçek resmi bilenlerin kanısınca resmin gelebileceği en uç bir düzey . Kısaca tanımlamak gerekirse , Vermeer iç perspektivde fotoğrafın tekniğinden kaynaklanıyor ; " la camera obscura " yani karanlık kutunun imgeyi yansıtmasıyla , kompozisyonun en güç sorunu  ; yakın-uzak arasındaki orantı sorununu çözüyor . Bunu o çağın bir çok ressamında görürüz , örneğin Dürer ;


Vermeer'in geliştirdiği bu tekniği 1687 de Johannes Zahn ' ın katkısıyla cameranın aslını görüyoruz :


CAMERA OBSCURA

Vermeer'in vision'undaki iç mekanın, perspektif adına örneğin tabanda gördüğümüz " carrelage " ın yakın-uzak sorununu çözmesi , tablodaki tüm objet-sembol'un figürlerle ilişkisindeki sağladığı ritm'dir . 
Ressam atölyeleri konu olarak , resmi ve ressamı tanımamız açısından bence çok önemli bir kaynaktır . Sanat tarihçilerinin çoğunluğu "sanat eserinin yaratıldğı mekanla " onu yaratan  "malzeme ve teknikle "ilgilenmemişlerdir . Gerçekten bir sanat tarihi yazılmışmıdır ? o da tartışılır . Bu nedenle  blog'da daha önce sözettiğim sahte Vermeer'lerin önemli müzeler tarafından satın alınmasınde rol oynayan tüm " expert " ve sanat tarihçilerinin ne Vermeer'in  akıl almaz boya tekniğinden ne de resminin içeriğini oluşturan vision'undan haberleri yoktu ! 

David Caspar Friedrich/ Atölye

Vermeer'in " pentür sanatı " ya da " A l' Allégorie de la peintur " tablosunda ressam ve modeli çevresinde bir atölyeyi donatan bazı objeler ; bir perde , bir avize - lustre- , duvarda bir Pay- Bas haritası ki bu harita Clees Jansz Vissscher'in elinden çıkmıştır , masanın üstünde bir mask yatık durumda .



Modelin mavi giysisi pigment olarak Lapis lazuli 'den geliyor , elinde ki trompetin bir övünç simgesi olarak ve de elindeki kitabın Thucydide'in 16 yüzyılda basılmış bir kitabı " livre d'or " , bilgiye bir gönderi , başındaki taç , mavi defne yaprakları da onuru varoluş adına sembolleştirmek olarak düşünülmüş . Model masanın üstündeki partition'daki Euterpe'in flüt için yazdığı notalara göz atıyor , dinginliği dikkati çekiyor , giysisiyle aynı maviyi içeren bir kumaş ve yatık bir maske , belki hayatın bir komedi olduğu mu içeriliyor ! Ressam Vermeer'in kendisi , sırtı dönük , dingin ve dikkatini modelin başındaki defne yapraklarına toplamış . Ön planda Vermeer'in ünlü perdesi , bir çok tablosunda görürüz bu perdeyi , albenisi çok renkli dokunuşu , bizi atölyeden çıkarıp , bir başka bölüme ; belki çırağının boyalarını hazırladığı , kendi simya dünyasına mı götürüyor , bilinmez ! 


Bu tablonun da öyküsü hemen hemen Vermeer'in 30 a yakın bıraktığı tüm eserleri gibi ilginç ; 1676 da ölümünden sonra dul eşi Catherina tabloyu annesi Maria Thins'e bırakıyor . Bir süre sonra o da Avusturya'lı kont Johann Rudolf Czernin'e 50 florine satıyor . Nedeni bilinmiyor ; bir süre sonra  Fransız sanat expert'i Thoré Burger tarafından Pieter de Hooch'un bir eseri olarak gösteriliyor yani 1860 yılına , bir Alman sanat tarihçisi Gustav Friederich Waagen'in tablonun Vermeer'in olduğunu kabul ettireceği güne kadar. Tablo Czernin şatosunda sergileniyor . İkinci Dünya Harbinde Almanyanın Avusturya'yı işgali sırasında Hitler'in tastikiyle Göring 1.65 milyar deutche mark'a satın alıyor, Bu kolleksiyon çok ilginç daha önce anlattığım sahte Vermeer'leri de almışlardı . Harpde sonucun kötüye gittiğini gören Göring , Avrupa müzelerinden talan adilmiş tüm kolleksiyonu eski bir "tuz " ocağına saklıyor . Harpden sonra Amerikalılar tarafından bulunan tablo Avusturya hükümetine teslim ediliyor ve Viyana'da Kunsthistorisches Muzeum'a asılıyor . Daha sonra Kont Czernin'in mirascıları Avusturya devletine tabloyu geri almak için dava açmışlardı , kanımca dava halen sürüyor .


Resmin tüm serüveninde atölyenin önemini , bu gizli mekanı , düşün gerçeğe yansıdığı atmosferi az da olsun ressamların gözünden görüyoruz . Eğer bugün sanat , contemporary adına bir fabrikaya , bir manufacture'e , collektif bir şamataya dönmüşse , resmin de yaratıda , yazıda, müzikte vs. olduğu gibi çok "indivuduel" bir eylem olduğunu hatırlatmak isterim .

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA