AĞAÇ VE GÖLGE

Lukas Hoffmann - Chamer Strasse, Zug 2008
Bir yıl oluyor , Paris'de görmek istediğim bir kaç sergiyi dolaştıkdan sonra Quai Malaquais'dan geçerken Akademi'nin bu rıhtımdaki galerisinin sergi afişi gözüme çarptı ; bir fotoğraf sergisiydi ki  afişte " Ağaç ve Fotoğrafcı" başlığı beni önünde durdurdu ; genellikle bu mekanda öğrenci konkur sergileri olur. Girip girmemek ; sonuçta vaktim vardı ama yine bir şey beni içeriye çekti  . Dört fotoğrafcı , normal bugün fotoğraf karanlık-odayı terk ettikten sonra gerçekten estamp gibi basılıyor yani kalite iyi . albenisi olanların önünde duruyorum , gerçekten "ağaç" güzel bir konu , bir zamanlar düşlemiştim , fotoğrafın "argentique" olduğu yıllar , dünyayı dolaşıp en çılgın ağaçların fotoğrafını bir kitapta toplamak , dostlarıma sözettiğimde, böyle bir proje için ancak "Linhof" bir chambre gerektiğini ve de böyle yüklü bir kamerayla dünya turu yapılamıyacağı anlaşıldı . Tek düze bir panoya bakarken arkamda beni döndürmek isteyen bir his ve döndüğümde gerçekten büyüleyici bir vision beni içine çekti . Genç fotoğrafcı Lukas Hoffmann dönüp dolaşıp benim belleğimde "cristallisé" olmuş bir peysajı sergiliyordu. Düşlerimde oraya dönmemek için ter döktüğüm , beni korkutan ve ürküten , geride bıraktığım, çocukluğumdaki ev özellikle beni beklerken yorulmuş , babamın diktiği ağaç ; bizi hiç düşünmedin diye fısıldadı , bilmiyorum belki rüzgardı ama gerçekten bir hesaplaşma olacaktı . Bunca yıl hep dönmek istedin ama seni bir korku tutuyordu , vazgeçmek en iyisi ; annen de ayrılmıştı senden sonra , ama odada bir ışık var . bana mı öyle geliyor ! Saat kaç ? Zaman bir yerde durmuş , gök gri ve siyah ( köpekle kurt arası ) sabah mı akşam mı ? Artık dönülmez buraya diyorum , ağacın yalnızlığı ; bilmiyorum belki yalnız değil , ev yanında olduğu sürece , boş da olsa.. ben korkuyorum hala .

İzmir'li fotoğrafcı dostum Ali İhsan Mimtaş ; fotoğrafla yatıp-kalkan , sınırlarını zorlayan , kendine sürekli soru soran ve de bundan yorulmayan bir sanatcı . Bana fotoğraflarını her kez gönderdiğinde  malum sorusu : hangi yoldayım ? benim de ona verdiğim yanıt : şaşırt beni ! Gelin görün ; acaba o kadar kolay mı şaşırtmak !

Ali İhsan Mimtaş/ fotoğraf

Son fotoğrafların biri ki ben buna "Gölgenin Öğretisi" diyorum ; beni şaşırttı : siyah-beyaz olarak algıladığımızda bir süre sonra mavi ve kırmızının da bu evrende atmosfere dokunmadan bir işleve girdiğini görüyoruz . Öncelikle ışıkla gölge , figürde baş rol gölge'ye düşüyor ama böyle bir ikilem nasıl olur da yakalanır ? Açıkcası burada gölge yüzeyde değil bir iletişim içinde , eğer bir yanılsama içindeysek bu da fotoğrafcının bu açıyı ustalıkla seçmesi sonucudur. Bana çok şey anlatıyor bu fotoğraf : gölge "meteforik"eyleminde geceye dönük bir ışık alanına yönelmiş ama hemen çözemiyoruz bunu.Unutmamak gerekir Mimtaş genelde bir "silüet" ustası , "contre-lumiere"i babasının malı gibi kullanıyor ; silüet de bir nevi gölge , kendi gövdesini terketmeyen bir gölge . İlk kez bu fotoğrafta gölge başını almış gidiyor , bir şeyler öğretiyor bize.

















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM