KAPILARIN DIŞINDA 1


Baptistére Saint-Jean

Floransa'nın öbür Avrupa kentlerinden ayrıcalığını hemen anladım, eş zamanlı bir tarih sanki donup kalmıştı ama neye adanmıştı bu sanat;  kim, nasıl ? Bildiklerimizin ötesinde bir "merak" kentindeydim. Önce dışı dolaştım; açık hava müzeleriydi her yer, görkemli köprülerinden geçerken, dingin ve gururlu akan Arno nehrinin belleği hiç de düşündüğüm gibi değildi. 1966 yılında yatağından çıkıp kenti harap etmişti; müzelerden milli kütüphaneye, Cabinet Vieusseux'deki estamplardan, katedrale ve de duvara asılı Cimabue'nin eşsiz "crufication" nu, Bargello müzesindeki suların götürdüğü silah kolleksiyonuna kadar. Yine insan belleği geçmişi çok çabuk unutuyor: 1333 de yine taşmıştı ve yıkmıştı Floransa'yı. Her iki kez tüm hasar onarıldı ama suyun dokunduğu değeri ölçülemez; tabloların ve kitapların restarasyonu hemen hemen 15 yıl sürecekti.

1966 Floransa sel baskını- Les Offices

Amacım Floransa'nın sanat tarihinden çok buralarda geçirdiğim dört günde yaşadığım "hallucination" nu anlatmak. İlk gün düşündüğüm gibi geçti, ertesi günün "repair" noktalarını, öncelikle görülmesi gereken yerleri, müzeleri ve özellikle "la Galerie des offices'i " elimdeki karta işaretledim ve güneş batarken tekrar Ponte Vecchio'a döndüm:
Ponte Vecchio
Yaz akşamüstüleri hep anılarla gelir; tek başına çekilmez, böyle yüklü bir günün akşamı, hiç  de yanlızlığın gün batışı olamazdı, o zaman Toscane şarabını sığınmak için, daha önce bellediğim mütevazi bir bistro'ya oturdum, ilk yudum anlatılmaz bir mutluluk getirir hep; evet Floransa'daydım. Gece ilerlediğinde gerçeği düşünmek anı gelmişti; evet hesabı ödeyince elimde kalan para belki müzelere girişi ancak ödeyebilirdi, ama dönüş bileti cebimdeydi üstelik önce Verona'ya da uğrayacaktım; Saint Zeno baziliğinin Bronz kapılarını görmek için , ona vakit var daha, bu geceye gelelim; nerede uyumak ? Açık havada, başka hiç bir olanak yok, çıktım Duamo'ya doğru yürüdüm.
Baptistére Saint-Jean-Baptiste/Daumo

Eski bir Romaine mimarisi üstüne 4. asırda beyaz ve yeşil mermerin hakim olduğu bu ilginç yapı kubbesi pramid formunda Bizans mozayikleriyle donatılmıştır, 1419 ölen papa Jean 23'ün lahitini Donatello, Portigiani ve Michelezzo yapmıştır. Baptistére'in ünü ayrıca bas-rölief-bronz olarak yapılan kapılarından gelir; ilk kez güney kapısı 1330-38 de Andrea Pisano tarafından gerçekleştirildi

Güney Kapısı/ Andrea Pisano 1330-38
Pisano önce cire (bal mumu) hazırladığı bas-röliefleri Venedik'den gelen ustalar tarafından bronz olarak döküldü ve daha sonra figürler altın kaplandı.
Gece ılık, hafif bir esinti yürüdüğüm Ortaçağ sokaklarında bana başka bir boyutta olduğumu fısıldıyordu; biraz ürperdim. Baptistér'in güney kapısına yaklaştığımda yandaki kiliseden gelen çan sesi gece yarısını bildirdi, yorgundum, kapının yanına oturdum.


Uyumuşum; oysa son olarak anımsadığım bu kapıyı kapatmaya çalışıyordum, o kadar ağır ki olanaksız, ya elim sıkışırsa, yardım için bağırıyorum kimse yok. Bilmiyorum karabasan da değildi, düşlerle uğraşılmaz! Sabahın dört dü, birden titredim ve kalktım, bacaklarım uyuşmuştu, nasıl uyumuşum, buna sızmak denir. Tekrar köprüye doğru yürüdüm, kahve istedi canım; müze için paraya dokunmak olmazdı, bir çeşme bulup yüzümü yıkamak biraz da su içmek!
Sokak çeşmesi- Floransa

Önünde uyuduğum fakat içini görmediğim Baptistére doğru yürürken biraz ekmek aldım, sonuç olarak su ve ekmekle idare edebilirim, o zaman müzelere beleş girmek gerekiyor  bakalım! Müzelerin açılışına kadar kitapcı vitrinlerine bakarak saat 10 nu getirdim. Moralim yerine gelmişti; programda Baptistére ve Les Office müzesi öncelikteydi.





















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM