OXYMORE / MAKING-OF

Bir dostumla konuşuyoruz: ".. dün akşam Banksy'nin sergisinin açılışındaydık...! " İstanbul, kim, nerde, nasıl demek olanağı olmadı. Konuyu derinleştirmeden, Banksy' yi sergileyenin kim olduğunu araştırınca karşıma süpriz, hiç duymadığım bir şirket ismi çıktı: "Global Yatırım Holding", oysa malum güncel sanata soyunan; Salt, Borusan vs. değil. Evet şaşırtıcı, sırtı çok sağlam gözüken bu holding, sergi duyurusunun hemen altına sergi biletlerinin satış adresini de eklemiş, galiba amaç hem kültürel hem de ekonomik! Şimdi bu "güncel sanatın" parolası olmaya başlayan: "parayı veren sergiler" ama şimdi bir "pradox" yaşıyoruz; sanata bulaşmak, durup dururken ekonomik gücünüzle, büyük güçlüklerle sanat severlere sunduğunuz kim bu Banksy? Ama önce siz kimsiniz? Sergiyle ilgili fotoğraflar, bir sergi açılışıyla ilgili görsellerden daha bayağı; sosyetik hanımlar, duvarları kirlettiği için baş kaldıran, sosyal düzeni güya eleştiren yani kendi lükslerine bok atan bir dahinin grafitilerine hayranlıkla bakıyorlar. Holding'in yöneticilerinin dikkati başka yerde, önemli bir davetli, Banksy'yi nasıl algıladığını anlatırken, binbir güçlükle getirdikleri bu serginin amacı ulaştığının mutluluğunu yaşıyorlar. Evet Banksy dünyanın sorunlarını sorguluyor; şimdi kaygısı: "sığınmacılar",  öyle söylüyor başı örtülü bayan! Güncel Sanat'ın "sanat" kaygısı var mı acaba? MoMa' nın, Tate Modern'nin, Royal Akademi'nin, Turner Ödülünün vs. açıkca kimsenin böyle kaygısı yok, ne yazık "önce güzellik olsun da diyemiyoruz!






Internet'ten sipariş verebilirsiniz; bakmayın baskı kötü ama duvardaki hali daha beter, orjinali; duvar olduğu gibi bir müzeye taşındı, iyi bakımda.

                                                               BİR BAŞKASI


Belki merak ettiniz Ai Weiwei son günlerde ne yapıyor diye? Olabilecek tüm mediatik sarsıntıya sahip çıkan ve de bunu bir concept olarak kullanan ; "manipulateur" ( unutmayalım ustası Andy Warrol'du) geçen sonbahar Londra Royal Academy of Art'da yaptığı retrospektif 400.000 bin kişi tarafından gezildi. En son Lesbos adasında sığınmacılarla gösteri yaptıktan sonra, dün Paris'in ünlü lüks alışveriş mağzası "Bon Marche" de uçurtmasını sergiledi. Figaro gazetesinin "Başbelası Çinli" başlığıyla açılışı anlatan makalesi, haklı olarak; "global" şamatayı en uç mekanlarda "babasının malı" gibi yapan bu krizmatik kişiliğin bi anatomisini yapıyordu. Bir şarlatan olduğu ortaya çıkmaya başladı, bilmiyorum mumu ne kadar yanar ama şu anda bir star, açılışta milyarder Bernard Arnauld özellikle bu mekanın sahibi, geçen yıl açtığı "fondation Louis Vuitton" nun yönetici Suzanne Page, ki daha önce Paris Modern sanatlar müzesinin yöneticisiydi ve de aklınıza gelebilecek güncel sanat lobisinin en önemli isimleri. daha da ilginç tüm kişiler kuyruğa girip, Weiwei ile "Selfies" yapmışlar. Kendisine sorulan: geçen hafta Lesbos adasında sefaleti oynuyordunuz şimdi dünyanı en zengin adamlarıyla şampanya içiyorsunuz? Yanıt: "...bunda bir paradoxe göremiyorum,  genelde özgürce düşünmek concept'i adına tüm sınırları yok edemiyorsak, belki sanatçılar bu tabuyu, engelleri kırarlar; Berlin üniversitesinde öğrencilerime bunu öğretiyorum!"



Wei'nin ustaca dalga geçtiğinin bilenler, yaptığı tüm şamatanın pahalıya mal olduğunun da farkında olan bazı müze yöneticileri artık alık milyarderlerinin bu şımarı çocuğuna karşı  bir tavır alınmasının zamanıdır diyorlar. Ünlü İtalya'lı sanat profesörü Francesco Bonami: "...bana göre WEİ, batının yarattığı bir mal'dır ve de bu sistemi çok biliyor; sürekli -kötü bilinçi körükleyerek karşıtlık yaratmak sanatı- , örneğin Çin yönetimine baş kaldırmak, sanki bu onun bir pasaportu ve şunu çok iyi biliyor; sanatın da içeriğinde özgürlük gibi bir takım sahte argument'lar yatar, nasıl "insan hakları" hemen öne sürülen bir tez ve hiç düşünmeden onu kabullendiğimiz gibi! Özellikle Çin' nin de işine geliyor, güncel sanata kendi sanatçılarını pazarlamada Wei onun bir çığırtkanı, daha önce de belirttirdiğim gibi iki taraflı bir ajan, CIA olduğu bir gerçek.


                                                                    ÖTEKİSİ


Bitmez tükenmez bir "mediatik sunami" yaşıyoruz, sanki hiç başka artist, plasticien, ressam yok; Louvre, Bibliotheque National, Centre Pompidou kapılarını Anselm Kiefer'e açmışlar, büyük çapta galerileri de saymıyoruz. Daha önce anlattığım gibi devasa tuvaller aklınıza gelebilecek alçı ve beton dahil, ağır bir tekstür endişesiyle bulamaç gibi yüklenirken, artist her şeye filozofik göndermeler yapıyor;  simya, kabal, yaralı bellek, thédore Adorno vs. yani bu çamurun altında yatan kültür'


Kimse yargılamıyor, aklıma gelen şu; genellikle söylenen: "..ben resimden anlamam ama çok büyük bir ressammış! Dikkatle bakıyorum bu tuvallerin altında yazan etiketlere; katiyen birbiriyle uyuşmayacak, zamana dayanamıyacak malzemeler: genellikle doğada bulunabilecek, kurumuş bitkiler, yanmış kitaplar, tüyler vs. Milli Kütüphane'de alçı,  betonl ve kurşuna yaptığı kitapları ve bu tonlarca toz toprağı alıp saklayan  kolleksiyonlara ve müzelere baş sağlığı diliyorum.



Belki yorulduk önümüze sürülen bu çirkinlilerden, akıl verenlerden, şamata yapanlardan. Kendiliğinden üstümüze çöken bu tatsızlığın nedeni çok ama önüne geçilmez bir "born-up", bunalma; biliyorum derdini anlatmak olanaksız. Belki, merak koşturmaları bu can sıkıntısın nedeni! Sanki bir odada üstüste yaşıyormuşuz gibi, her şey çok yakın; bir step'de olabilecek görüntü gibi çok uzak ve de düşte olduğu gibi; bir türlü kaçamıyorsun. Belki de yaşlanmak, düşüş de olabilir, bence ayağımıza takılan, kafamıza çakılan güncel sanat yalnız resime özgü, anlamıyorum öteki sanatlar nasıl kendilerini kurtardılar bu kaos'dan.

                                                             












































Yorumlar

  1. Bu müthiş yorumun karşısında seni bir-kez daha öpüyor ve takdir ediyorum.Bunlar post-moden saçmalıklar kanımca. Fikir babalarıda Doğan medyanın sarışın perçemli harnmları ve şarap muhariri köşe yazarları.. Bunlar ayda bülyük paralar alıyor ve tüm jonglörlüklerini gösteriyorlar.. Başı örtülüler daha içten kanımca... Hiç olmazsa bilmediklerini biliyorlar. Ve işi siyaset için yapıyorlar.Diğerleri öyle değl. Reyting ve para uğruna post-modern ayaklarla ahaliyi uyutuyorlar.Ayrıca post-modernn edebiyattan ne Derida ne de Foucolt..okudikları falan yok.Hele NTV nin sanat köşesini görsen ağlarsın.TRT kanalları yok.. Daha magazin ve geyik dışındalar. Sufi ve klasik müzik,belge filmler.. Dedikodu ve baldır-bacak yok..Beğenmediğimiz TRT kanalları öyle.Yani kendi içlerinde tutarlılar...Sosyal Demlokmratlardan bir şeycik olmaz. Cumhuriyek kitap ekinde kimlerin röportajı yayınlanıyor anlatsam ağlarsın.Ayşa Adrman Metin Harazdenen tıfıl çocuğu neredeyse kucağına oturtup röportaj yapıyor.O kötü kitap 20 baskı falan yapıyor..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM