ARAP İLKBAHARI


Son haber Katar Kraliyet Ailesinin satın aldığı Cezanne'nın "kağıt oynayanlar" tablosuyla ilgiliydi . Tüm müzelerin göz diktiği bu tablonun fiatı, dediklerine göre bir rekor : 250 milyon dolar ! Tabloyu satan Yunanlı armatör George Emricos ki ismini ilk kez duyuyorum , geçenlerde ölmüş oysa armatör Niarchos bu konuda daha tanınmıştı Van Gogh ve Gaugin kolleksiyonlarıyla. Demek armatörlerde para var ama beni satandan daha çok alan ilgilendiriyordu. Tesadüfen izlediğim Hotel Drout'da çok önemli bir İznik kolleksiyon müzayedesinde , Doha müzesi telefonla en önemli parçaları almıştı , aralık ayında da İstanbul'da bir satışta Osmanlı el yazmaları aynı müzeye gitti.


Cezanne'a gelince : Geçen aylarda Palais de Luxemburg'da gördüğüm Cezanne Paris'de sergisinden de edindiğim , ilk resimlerinin gerçekten desenden ve pentürden çok uzak , karanlık , "subtilité" den yoksun acemi ve de resmin geleneğine aykırı , işte "modernizmin" tarifine yaklaşıyoruz. 19 yüzyılın can sıkıntısımıydı buna " modernizmin babası " dedirten ya da bu sanat tapınaklarında bugün araplara 250 milyon dolara resim aldıracak putları diken güçler. Katar'ın bunu bilinçli yaptığından hiç şüphem yok ;





anılarım beni 60 yıllarının başına götürüyor. O yıl annemin, benim Akademi'ye girmemem için israrları sonucu ne yapacağım konusunda kararsız dolaşıyordum . Annem belki babamın erken ölümünün nedenini onun içkiye ve sanatcı tavrına bağlıyordu . Çaresiz dolaşırken üniversite imtahanlarını da kaçırmıştım , aklım başına geldiğinde bir tek olanak İstanbul Üniversitesi Fen fakültesi ,yüksek matematik bölümüydü ,mecburen yazıldım  ve bir süre sonra Lale'lideki mekanda komşu fakülteler ; sanat tarihi bölümü , felsefe , pisikoloji vs. benim ilgili alanımı hemen çekti . Sanat tarihinde Prof.İpşiroğlu , Sabahattin Eyüboğlu 'nun derslerine ve konferanslarına katılıp ,kendileriyle tanıştım , günlerim Beyazıt'daki "Sahhaflar çarşısında geçiyordu. Sahhaf Arslan Kaynartürk'ü de bu sürede tanıdım , kitap kurdu ve çok sempatik bir kişiliği vardı. Bir gün babamın kitaplığındaki önemli el yazması kitaplardan söz edince , ilgilendi , görmek istedi ,bana da bir umut doğmuştu , sonuçta parasızlığımı belki giderecek bir mucize olabilirdi . Bulduğum dört kitabı getirdim, kitaplardan bir tanesinin yarısı yoktu ki Arslan Kaynardar görür görmez " Baytar-name " diye bağırdı , şaşırmıştım , demek mucize olmuştu ! Gerçekten içinde hayvan illüstrisyonları olan kitap daha önce benim de ilgimi çekmişti , eski yazı okuyamamak en önemli bir "handicap"tı her zaman . Anımsadığına göre Üniversite ya da Süleymaniye kitaplığında böyle bir kitap olabileceğinden söz etti ve Prof. Süheyl Ünver'i arayarak bir randevü aldı . Kitabı alıp gittik  ve çok ilginç Süheyl Ünver bizi kitabın öbür bölümüyle bekliyordu. Bir iki sayfa eksik , kitap yeniden doğmuştu . Ebu Bekr el Münzif el Baytar ın 1340 yazdığı kitabın Mehmet H .Çerkes tarafından 17 yüzyıl - 1683- deki çevirisiydi . Herkes şaşırmıştı , bana da doğan umut hemen söndü çünkü Süheyl bey bu kitabı alacak ya da değer biçecek hiç bir olanakları olmadığını , benim yapabileceğim en kutsal jest olarak bunu kütüphaneye hediye edebileceğimi söyleyince ben de babamın ismini vererek kitabı bağışladım . Arslan Kaynardağ bunu başka bir şekilde kotarmak için bana başka bir umut verdi ; bir ay sonra Katar Şeh'hinin el yazması kitap almak üzere İstanbul'a geleceğini öteki üç kitabın ona satabileceğimizi söyledi. Haziran ayı olsa gerek , Sahhaflar çarşısı önemli bir tören için hazırlanmıştı , ortaya süslü bir koltuk , Şeh oturuyor , yaşını göstermiyor , kara-kuru , bir mumya dinginliğinde , çevresinde tüm sahhaflarlarda panik , koşuşturma , kitaplarını satmak isteyenler de ben dahil ellerinde kitaplar uzun bir kuyruk oluşmuş caminin çınar altına doğru. Tören başladı ; bir tribün misali biraz yüksekte , koltukta oturan Şeh'in iki yanında bir expert ; kitapları alıyor , bakıyor , ederini biçiyor sonra  Şeh'e  takdim ediyor  , Şeh aynı dinginlikte , hiç bir mimik yapmadan alıp öbür yanındaki adama veriyor ve bu kişi kitabın değerini elindeki para tomarından seçip ödüyor . Sıra bana geldiğinde ; meraktan sanki bir sınav sonucunun listesi önündeki hal ruhuyla kitapları verdim , kitapların elden ele geçmesi bir saniye geçmedi elimde 125 lira buldum , belki beni on gün idare ederdi , Arslan Kaynardağ bu bile sana bir hediye dedi o günlerde kitap , resim  vs. hiç bir şey matah değildi . Moral olarak Katar ' ın yaptığı , parasını müzeleştirmesi katiyen " absürt " değil , islam eserlerini toplamak , müzeleştirmek bence öteki Emirliklerin petrol servetini gökdelenlere yatırmaktan daha kutsal , tek anlayamadığım durup dururken Cezanne'a ya da batıda göre göre bıktığımız bize empoze edilen tüm sanata kaymaları , kanımca kimse Goha'ya Cezanne görmeye gitmez .










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM